2 Temmuz 2011 Cumartesi

Amaçsız

Trafiğe kapalı, kalabalık, uzunca bir caddede yürüyorlar. İlk baktıkları yerler kitapçılar.
Bu insanları tanıyorum. Seçiyorlar, çünkü kitap seviyorlar.

Sonra bir sahaf. İçeride daha önce alınması kararlaştırılmış binlerce kitap. Sohbet ediliyor. Bu da güzel, o da güzel. Hepsini alacağım. Hepsini okuyacağım. Ama yetemez kimse. Almaya da okumaya da.

Caddeden dar bir sokağa sapılıyor. Kapısının önünde sigara içen insanların olduğu binanın ikinci katına çıkılıyor. Karanlık bir ortam, sessiz; kalabalık olmasına rağmen sessiz, karanlık.

Burası bir bar. Oturuyorlar bir masaya. Ne beklediklerini bilmeden bekliyorlar. Sahneye birileri çıkıyor. İğrenç saksafon sesi. Biri nefret ediyor bu sesten, öteki çok umursamasa da hoşlanmadığını belli ediyor. Şarkılar dinleniyor, beğenilmiyor, yüzlerdeki ifadeler değişiyor. Sıkılıyorlar. Katlanıyorlar nedensiz. Orada olmak istemiş olması önemli bir şey, önemini yitirmesini istemiyorlar. Bir kere orada olmak istediler ve oradalar. Bundan daha fazlası yok zaten. Oraya gelmelerinin nedenini sormuyor bu yüzden.

İki bira. Gerisi önemli değil. Üstüne iki bira daha. Gerisi gerçekten önemli değil.


Gitmeleri gerekiyor.

Çıkıp gidiyorlar.


-----------------------


Kitapçılara hep bakarlar. İlla kitap alacaklarından değil, ne var ne yok diye, öylesine de bakarlar. Hem ortamı severler, güvenlidir, sakindir, kitap okuyan birileri vardır oralarda. Onlardan zarar gelmez diye düşünürler.

Sahafa girdiklerinde başları dönüyor. Haz alıyorlar orada olmaktan. Belki sadece oraya gitmek için dışarı çıkılıyor. Pek emin değiller. Öyle gibi ama.

Bara oturduklarında ne beklediklerini biliyorlar aslında. Biri gelse ne içersiniz diye sorsa diye bekliyorlar. Onun dışında ne beklediklerini bilmiyorlar.

İki bira. Gerisi önemli aslında. Önemsiz olması istenenler önemsiz. Gerisi önemli değil. Bu yüzden. İsteyince olmayacak ne var şu hayatta?

Lan, saksafonun sesi gerçekten de berbat. Bir boka yaramaz o alet. Haklılar aslında.

Gidecekler, başka yapacak bir şeyleri yok.


-------------------


Ne öğrendin sen şimdi bundan? Niye yazdın bunları?


-------------------


Ölümüne yazmak falan. Defterler dolsun. Alabildiğine oradan buradan bir şeyler yazmak. Yazı fetişisti.


Geçen gün düşündüm bunları. Sonra yakalandım, anlarımı bozdum. Kurcaladım. Yerden yere vurdum.


Yazmak istemek; farkında olmadığım bir sıkıntım var ya da olacak demek.

Yazmak da bu yüzden, çoğunlukla kendimi ele vermek demek.
Kendimi kendime gammazlayınca hiç mutlu olmuyorum ki demek.

Yine de olsun diyorum, hiç durmuyor. Devam et.

Hiç yorum yok: