23 Ekim 2011 Pazar

iki parça - 6


                                   Björk - Army Of Me


                               Flyleaf - I'm So Sick

16 Ekim 2011 Pazar

bırakalım bu işleri ama o salak espri aklımıza gelmesin



Rüyada bile kendisini rahat bırakmayan insan
yatağından kalkıp yüzünü yıkayabilirse gerçekten uyanmış olacak. 
Çok şey değil. 

"Bu bir rüya olmalı ve uyanmalıyım." 
Bazı filmlerde böyle denilen sahneler var, çok severim. 

Rüyanın farkına varabilmek özel bir yetenek.
İlki resim, ikincisi şarkı. Dürttüler. Kalkıp yüzümü yıkadım.
Buralarda olmalıyım. 


A Perfect Circle - The Outsider

7 Ekim 2011 Cuma

koşan saat kafalar ve duvar ve masa (ve bir şarkı)


koş koş koş...

(buradan buldum) 



Şarkı:


                       Flört - Sevmez Olaydım

Pek güzel.

6 Ekim 2011 Perşembe

müzeyyen koş, yine uçan tekme dedim ben (müzeyyeni bulamayınca yazı acayip yerlere gitti)

uyarı: +24'tür efendim.

"ulaşmaya çalıştığın şey yerinden kımıldamıyor. ulaştığın zaman ulaşmış olacaksın ona. erişilmez değil onlar. yakınlık-uzaklık söz konusu olabilir ama erişilmez değiller.

erişilmez "kılmak" konusuna diyecek bir şey bulamıyorum. erişilmez olmasının ayrı bir önemi vardır diye düşünülebilir. bu, sevgilisine kavuşamayan insanın hali gibidir: bizi mahveden şeylere "aşkla" bağlanmanın yolu kavuşamamaktan mı geçer illa?

bundan fazlasını beklersen daha iyi olur, belki beklediğine değer diyorum ben de. hayatı bir çırpıda özetleyiveren white rabbit'e de diyorum aynı şeyi. bazı süreçler daha az hasarla atlatılabilir. gereğinden fazla mı iyimserim acaba?"


Böyle bir yorum yazdım alter ego'nun bir yazısına. Onun alanında yer işgal etmeyeyim diye yazdıklarımı buraya -kendi alanıma- almak istedim. Söyleme rahatlığı açısından bir değişiklik ummuştum fakat o kadar da kolay değil bu. Devamını da getiremedim. O yüzden burada biraz saçmalamaya karar verdim.

Burasının -çünkü öyle günlüğünün- rahatça küfredebileceğim bir yer olduğunu düşünüyordum. Aşağılık bir rahatlama yöntemi olarak küfüre karşı değilim. Tabii ki kimseye zarar vermemek, kimseyi incitmemek ilk-koşuluyla. Öteki koşul ise bu küfürün "seksist" olmaması. Ee, ne kaldı geriye? Dahası var ama onu da ben yapmam, bana göre değil. Pekala şöyle diyebilirim ama:
"İşte, bu boktan dünyanın bana ait olduğunu sandığım bir parçasında bile ben rahatça küfredemiyorum." Söyleme rahatlığı da neymiş? Ne rahat ne rahat, ki ben rahat yaşamayı seven biri de değilim maalesseeeffff.

Neyse, hayata kafa göz girişesim, uçan tekme atasım var. Ama yapmam. Çünkü kadına yönelik şiddete karşıyım!

Madem saçmalıyorum, şununla da jübilemi yapayım:

GENÇLİĞİMİZ NEREYE GİDİYOR? (İBRETLİK BİR PAYLAŞIM):

                   Ketum - Katliam Ala Franga

hikayenin sonu

"Yazık ki deliremeyeceğim."

Vüs'at O. Bener  - Kapan

5 Ekim 2011 Çarşamba

Not

“Algılarımızın keskinliğini arttırmak için hayatımızın temposunu düşürmemiz gerektiği aşikâr. Neden yavaş tempolu filmleri sevdiğim ve böyle filmler yapmak istediğimin nedenleri de burada yatıyor zaten.” Nuri Bilge Ceylan

Anlatmak istediğim tam da buydu.

iki parça - 5

Bu kez geriye dönüşün iki şarkısı: "İki Boş". Arada bir nerelerden geçtiğime bakıyorum.

1. Anathema - Empty



2. The Climb - Empty

3 Ekim 2011 Pazartesi

dönüp dolaşıp dönüp dolaşıyorum

Uzun uzun bir yerlere bakıp daldığımda kişisel gelişim tandanslı cümlelerle irkilip kendime geliyorsam, hiç yapmak istemediğim bir şeyi yapmak üzereyimdir. Kendi cümlelerim beni yerimden kaldıracak kadar güçlü değiller, istemeden yapacaklarım için çok cılız kalıyorlar, (aslında) hiçbir şeye yetmiyorlar.  "Zaman herkese eşit dağıtılmıştır. Herkesin bir günü yirmi dört saattir." Basit sözler. Uyandırıyorlar beni. Umutsuz bir haldeyim.

(Buradan sonrası boş.)

sürekli kaygıyı düşünüyorum, aklıma takılıp duruyor. bütün olan biteni tek bir çerçeveye sıkıştırmak bir işarettir. yine bir döngü. dönüşlülük. bir uyarı. (başka yeri göremem, hep kendisini gösterir.) bazı sözcükler çok yer kaplarlar. kaygı gibi. sıkıntı da öyle. hep bencildir bunlar. izin vermezler diğerlerine.

[tekrar]
aklıma takılanlardan kurtulmak için yöntemler geliştirmiştim. yazınca onlardan kurtulabiliyordum. [şimdi] kurtulmak istediklerim yazdırmıyor, yazmayınca kurtulamıyorum. kurtulamadıkça yazamıyorum. beynimi işgal eden sözcükler gitmiyor. gidemiyorlar, takılıyorlar bir yerlere, çok yer kaplıyorlar, [tekrar] başka şeyler görmeme izin vermiyorlar.

bunlarla uğraşmamalıyım. görmemezlikten gelmeliyim. basit cümleler beni yerimden kaldırmaya yetmeli. bunlar olduktan sonra [tekrar] kendime dolanacağım. ne yapayım? ne ya-pa-yım? napim? nolur yani böyle olursa?

vazgeçtim. biraz kendim olmaya çalışınca her şey berbat oluyor. uzunca bir süre kendim olmanın nasıl olduğunu unutmadan kendim olmamalıyım. mümkünse? yazmayacağım-okumayacağım-görünmeyeceğim. severek yaptığım şeyler vicdanımı rahatsız etmeye başladı. "buna hakkım var mı?" yok. niyeyse yok. çok basit düşünebilseydim yine olmazdı. serkeş öküz son soluğu kasap dükkanında alırmış. o hesap. o kasap.


Death- Misanthrope

"misanthrope
hater of all mankind
there is some hope
for those who own their mind
they came, they saw and acknowledged
some good, some bad
opinion: dangerous"

lan lan laaan!!!