14 Temmuz 2011 Perşembe

Abuk Bir Günün Negatif Tutanakları


Çok değil, bundan birkaç yıl evvel çok sevdiğim bir insan olan Kaan (Negatif) insanıyla, Tutunamayanlar'dan esinlenerek bir araya geldiğimizde Turgut ve Selim gibi buluşmalarımızın "tutanaklarını" tutalım dedik. Aslında çok güzel bir fikirdi, hatta eğlendik bile tutarken. Sonra üzerinden zaman geçti, tuttuğumuz tutanaklar unutuldu gitti, derken bir gün odamı toparlarken tutanakları yazdığımız kağıtları buldum evde, tekrar tekrar okudum hepsini. Geçmiş günleri kaydetmek fazlasıyla güzel bir şeymiş, hele ki en sevdiğin insanla beraberken. Okurken çok eğlendim, eski günleri hatırladım.

En çok üzüldüğüm şey ise, topu topu iki tutanak tutmamızdı. Devamını nedense getirmemişiz. Keşke devam ettirip birçok tutanak tutsaymışız. Ama belli mi olur, şimdilik eski günlere ait iki tutanak var daha sonraki günleri tutmaya devam edip çoğaltabiliriz bunları.

Lafı fazla uzatmadan, bundan üç yıl öncesine ait bize ait buluşma tutanaklarımızı yazayım buraya umarım sıkılmadan okur insanlar; iki uzun tutanak;



19/11/2008 Çarşamba Saat: 16:56,5
Yer: Deniz'in Ezgisi - Ufo'nun Altındaki Masa

-Abuk Bir Günün Negatif Tutanağı-


İşbu tutanak Abuk bir şahsiyet olan Emrah ile Negatif düşünceler içinde debelenen Kaan adlı kişilerin günlük olağan edebî, fikrî ve gereksiz tartışmalarına tanık olsun diye tutulmaya başlanmıştır. Bu fikir Emrah'ın iki gün önce Manisa'dan Salihli'ye trenle gelirken kafasında belirdi. Bu fikri Kaan'la paylaşınca "tamam ulan yapalım" denildi ve ilk adım olarak da bu ilk tutanak tutuldu. Bu tutanak tutma fikrinin babası Oğuz Atay'dır. Oğuz Atay'la ilgili düşüncelerimizi daha sonraki tutanaklarda genişçe ele alacağımızdan şimdilik o kısmı boş bırakıyoruz. Bu tutanaklarda bir giriş bölümü olup günün anlam ve önemi belirtilip etraflıca özet yapılacaktır. İkinci kısımda da günün içinde tartışılan konular maddeler halinde alt alta sıralanacaklardır (Şu anda Ferhat Göçer Hasta ve Yasta şarkısı çalmakta. Ortak görüşümüz Ferhat'ın şarkıcılığı bırakıp doktorluğa geri dönmesi yönündedir). Üçüncü bölümde ise Emrah'ın ve Kaan'ın tartışılan konularla ilgili ya da tamamen konulardan bağımsız dağınık düşünceleri olacaktır.

BÖLÜM I

Günün Anlam ve Önemi:

Uzun zamandır uykusuzluğuyla cebelleşen Kaan insanıyla, sorumsuzluğunun kurbanı olup duran Emrah insanı için bir dönüm noktası olması umulan bu günde, maalesef ki, sağanak yağmura yenik düşülmüş, yağmura karşı alınan önlemler başarısız olmuş, şemsiye tedarik edildiği halde kullanılamamıştır. Fakat bunlar iki kahramanımız için pek de önemli değil. Onlar makus talihlerinin gidişatının önüne geçebilmek adına ahanda bu önemli tutanağı tutmak gibi mühim konulara el atmak suretiyle az da olsa Salihli'deki (Salli'deki) bu bombo(ş) hayatı anlamlandırmaya çalıştılar (Bunun ilk tutanak olmasından dolayı yer yer tutarsızlıklar olacağını adları gibi bilen bu müzmin delikanlılar sözü fazla uzatmadan diğer bölüme geçmek istediler).

Yağmurlu bir gün olması sebebiyle halledilecek işlerinin pek azı başarılabilmiştir. Kütüphane-telefon-marangoz üçlüsünden sadece kütüphane kısmına gidilebilmiştir. Emrah'ın sorumsuzluğuna dair pek bir şey değişmese de Kaan uykusuzluğuna derin bir darbe vurmuştur. Bunlar gidişata bir dur demek için yapılan ilk girişimlerdi (Bozuk Türkçe'nin ve dandik metin yapısının kusura bakılmaması insanlık adına gereklidir).

==>; Burada tarçın molası verilmiştir.

BÖLÜM II

Tartışma Konuları:


1. Dün gece paylaşılan filmler tartışıldı (Wall-E, March of the Penguins). Wall-E filmi bir animasyon olup fazlasıyla tatlı bir filmdir. Bir robota bu kadar duygu yüklenebilirdi ancak. Eve (Wall-E'nin deyimiyle Eva)' e hasta olmadık değil. Diğer film, İmparator Penguenler üzerine bir belgesel olup bizi görsel şölene boğmasının yanında İmparator Penguenler hakkında güzel bilgiler sundu (Tutanağımız bu arada Ali Ağabey tarafından tarçın dökülmekle tehdit edildi).

2. Gelincik adlı lanet filmin konusu bahsolunmuştur. Ruhlara zarar bir filmdir, uzak durulması tavsiye edilir.

3. Kaan annesiyle kısa süreliğine "çarşı mı, pazar mı?" tartışması yaşayıp, ortalığı germiştir. Sonuç alınamadan da ev terkedilmiştir.

4. Sahi kar neden yağar? Bu soru önemli, cevap bulmak lazım buna (Kaan'ın zorlamasıyla önemli sözcüğünden sonra virgül konuLmuştur)!

5. Tutanağın başındaki saat konusunda da ufak çaplı tartışma yaşandı. Saatin biri 16:56 diğeri de 16:57 idi. Sonunda aritmetik ortalaması alındı ve 56,5'te karar kılındı. Bu tartışma da böylece tatlıya bağlandı.

6. Cem Mumcu'nun ne kadar dandik bir hikayeci olduğu ve Tuna Kiremitçi denilen ne olduğu belirsiz (yazar/müzisyen/editör/süper sevgili/koca/ya da hiçbiri, ileride Hülya Avşar gibi tenis kortlarında görmek istediğimiz bir kişi vs.) bir adamın bile ondan daha iyi olduğu tartışıldı. Okuyanus yayınlarından bir daha kitap alınmamasına karar verildi.

7. Tartışma programları neden misafirliğe gidilirmiş gibi yapılır? sorusuna cevap arandı. Pelin Batu'nun Kısa Devre programında Mazhar Alanson'un laf giydirmeleri güzel bir şekilde anıldı. Pelin Batu'nun programdaki işlevi tartışıldı.

8. İlk tutanak olması sebebiyle tartışma konularının kısa tutulması yönünde karar alındı.

BÖLÜM III

Sonuç:


Emrah: "Şahsi kanaatim, bu tutanağın bize faydası olacağı kesindir. İleride, örneğin biz çoluk çocuğa karışıp yaşam kavgası verirken bunları okuyup az da olsa bizi gülümsetecektir. Daha da ileri gidersem, bu tutanaklar bu çağın altın bir anahtarı bile olabilir. Önemli olan bunları okuyanın bu anahtara uygun kilidi bulabilmesidir. Gerisi ipin ucundan sonraki kısımlarıdır. Burada ipin ucu da önemlidir. Uçları fazla kaçırmayalım ama, ne olur ne olmaz. Yanlış yargılara bile varabiliriz. Şu anda şiddetli öksürüyor olsam bile umursamıyorum bunu. Üzerine sigara üzerine sigara içiyorum, çivi çiviyi söker mantığıyla (Sübyancılık kötü bir şeydir). Bu fikir sonucu ortaya çıkan bu tutanağın devamının gelmesini umuyorum, yoksa buradaki hayat çekilmez. Yukarıdaki maddelerin kronolojiye göre gitmemesi, dağınık bir şekilde sıralanması doğaldır. Çünkü benim ve Kaan'ın kafası normal zaman akışına göre şekil alsaydı, ikimizin de hali harap olurdu. Neyse, son sözüm güzel bir başlangıç, devamını bekliyorum dört gözle...(kib, bye, pls,muck vs)"

Kaan: "Bu tutanağa istinad olmuş hususlar hakkında elbette söylenecek çok söz var. Günlerin getirdikleri (ve götürdükleri çoğunlukla) hakkında konuşabiliyor olmaK, özellikle böyle eğlenceli bir tutanakta ayrıntıları görebilmek açısından oldukça faydalı. Günlerin solmaya başladığı şu mevsimde hayatımızı renklendirecek şeylere ihtiyacımız olduğu kesindi. Belki farkında olmadan rengimizi paylaşarak bulabileceğimizi düşünmüşüzdür.

Günleri bu ve daha sonraki tutanaklarda seyredebilecek olmamızı (yıllar sonra bile) düşününce anılarımızın hayatımızdaki önemini bir keZ daha anlıyorum. Bugünü yaşadık iyisiyle, kötüsüyle diyebilmek ve bugünümüze gelecekten bakabilmek için bu yaşadıklarımız oldukça önemli. Her bir sözümüz bizden bir parçayı bilmediğimiz günlere taşıyacak. Belki bir gün birileri yazdıklarımızı görüp bunlara gülecek ya da bunlara önemli belgeler (?) diyecek, belki bir gün önemli olacağız birileri için ya da çok ünlü olacağız. Belki de zengin oluruz, belki üstümüzden bir kuş geçer. Bilemeyiz şimdiden. Bildiklerim bugün yaşadıklarımla sınırlı.

Bu tutanakta önemli gördüklerimize yer vermeye çalıştık. Tabi Cemal Süreya'nın 999. Gün - Üstü Kalsın adlı kitabındaki ters sayfalardan bahsetmeyi unuttuk. Halbuki bu yaşamsal bir öneme sahipti. Olsun. İleriki tutanaklarımızda bunlara daha çok dikkat ederiz.

Son olarak bize bu tutanağı tutma fikrini veren büyük üstad, canımız Oğuz'cuğum Atay'ı anmak isterim. Ruhu şâd olsun...



-------------------------------------------------------


22/10/2008 Cumartesi Saat: 18:41
Yer: Espresso Cafe - Yine Ufo Altı Bir Masa :)


Giriş:

Dün için bir tutanak tutamadığımız için üzgünüz. Çeşitli sebepleri olmakla beraber bu konuyu niye esgeçtik bilmiyoruz. Neyse o kadar da önemli değil. Bugün bunu elimizden geldiğince telafi etmeye çalışacağız.

Günün Anlam Ve Önemi:
Emrah: Salihli'de sonbaharın yerini kışa bırakmaya başladığı günlerden bir gün. Lodos şiddetlice esiyor. Arada elektrik kesintileri olmakta ve arada yağmur çiselemekte. Bunlar psikolojimizin üzerinde etkiler bırakıyor haliyle. Bir şeyler yapmaya can atamıyoruz önceki günler gibi. Hala hastayım ama öksürük yavaşça azalıyor gibi. Tüm bu olumsuz hava koşullarına rağmen umudumuz fazlasıyla yeşerik. Örneğin az önce çıkar umuduyla sayısal loto bile oynadık (köpeğin duası tutsa gökten kemik yağardı). Bir sürü yapacak iş var. Ödevler var. Neyse olur hepsi, buna da şükür. Fazla uzatmadan Negatif Bey' e bağlanalım, güzel tutanaklar falan. Bunu söylemeyi çok istiyorum; "Hayat ne güzel vapurlar falan..."

Kaan: Dünün tutanağı için üzüldük dedik ama es geçtik demedik. Kaçırılmış bir günü böylece bir kez daha kaçıramayız. İçimi dökeyim dedim. Tutanak, gittikçe günceye benziyorsun. Biliyorsun dimi?

Bugün önemli benim açımdan. Son bir hafta uykuyla aramdaki anlaşmazlıkları çözmekle uğraştım. Bugün uykusuzluğu alt ettim. Daha mutluyum şimdi.

Sabahtan beri bugün ne güzel bir gün deyip duruyorum. Emrah Bey bu havaları pek sevmese de ben böyle havalarda yaşadığımı hissediyorum. Genel ruh halimden olsa gerek. Taptaze bir sabaha uyandım. Bu sabah (dün gece demeyi de isterdim) dağlarda dolaştım. Evde yok muydum? Birazım hep evveldir benim. Bir yerde olmamak nasıl bir şey. Aslında o kadar yerde yokuz ki varolduğumuzu sandığımız yerlerde bile olamıyoruz bu yüzden.

Her şeyden ötede bir yer var bizim için. Sürekli durduğumuz bir yer. Olduğumuz ama her zaman farkına varamadığımız bir yer. Burası dediğimizde bir burada'mız da oluyor ya bunları yazdıran da orada olmamız aslında (Silgimiz yok, o yüzden saçmalasam da silmiyorum, ben böyle seviyorum) (Bu abuk (Abuk) insanın kalemini bir türlü sevemedim) (Ayraçları seviyorum çünkü asıl söylemek istediklerimi onların arasına saklıyorum galiba).

Rüzgarı ve yağmuru seviyorum. Havanın kararmasını da...
Başkaca bir şey yazmayacağım.

BÖLÜM II

Tartışılan Konular:


1) Dün niye tutanak tutmadık? Geçiştirilmemesi yönünde karar aldık. Böyle bir şeye kalkıştıysak eğer devamını getirmemiz lazım ve elimizden geldiğince beraber geçirilen güne tanıklık eden yazıları çıkarmalıyız. Bu yaptıklarımız tarih işçiliği içine girse de biz öyle görmüyoruz. Yaşadıklarımızı yazıya geçirirken düşünüyoruz aynı zamanda.

2) İkimizden birisinin mutlaka geç kalması tartışıldı. Gerçi son zamanlarda geç kalan taraf Emrah olsa da, başlarda Kaan kalıyordu. Emrah'ın evinde inşaat olması yüzünden buluşmaya beş kala son dakika iş çıkmasından kelli geç kalıyor. Kutsal ışıklarda buluşmaya geç kalınmaz. Işıklar beklemez. Neme lazım, birden kırmızıdan yeşile dönebilir.

3) Emrah'ın Hasan Ali Toptaş' a Facebook' tan mesaj atması ve Hasan Ali Toptaş'ın Emrah'a yazdığı cevap üzerine konuşuldu. Kaan ortaya "Ulaşabildiğimiz kadar yazar, şaire ulaşmalıyız" düşüncesini attı. Bu konu üzerine yoğun çalışmalar içine girebiliriz.

4) Espresso'da canlı müziğe kalıp kalmama tartışması yapılıp aşırı merak üzerine kalınmaya karar verildi. Bakalım nasıl olacak bekliyoruz hala. para konusunda güçlerimizi birleştirdik. Karnımız aç, sütten nescafe içmek üzereyiz. Bekliyoruz.

5) Son zamanlarda kitap okuyamayaşımız canımızı sıkıyor. Hesapta olmayan işlerin zırtdadanak çıkması sinir bozucu. Bir şeyler yapmak için can atarken, çıban gibi bir şeylerin çıkagelmesi zaten bugünlerde az olan bu isteğimizi gittikçe köreltiyor.

(İyi ki kalmışız canlı müziğe :) )...

6) Camcıya gidecektik unuttuk

7) Bunca maddeyi yazdıktan sonra bizim abuk insanımız ne yazacağız dediği zaman çok sinir oluyorum.

8) Bu kadar.

BÖLÜM III

Sonuç:


Kaan: Bir gün daha böylece geçti diyemiyorum. Gün geçmedi henüz. Belki de yeni başlıyordur. Bugünün bol kitap okumalı bir gün olmasını isterdim. Ya da gün böyle iyi. Her şeyin bir yeri ve zamanı var. Yazılar gitgide kayıyor. Yazarımız tıkandı. Saçmalamaya başlamadan önce kesmek en iyisi. Hoşça kal tutanak.

Emrah: Mum ışığında yazıyorum. Fazla romantik oldu sanki. Aşırı bir duygu yükü bindi üzerime. Giriş bölümünde Kaan Bey değinmiş; böyle havaları gerçekten sevmiyorum. Dört sene zaten yeterince çektim. Bulutlu, kasvetli havalar bana göre değil. yatağıma koşasım geliyor. Tutanakta günce havaları esiyor. Demek ki günce düşündüğümüz gibi hayatımıza iyice işlemiş.

---
Kadriye Gazel
Laurent Mignon - Çağdaş Türk Şiiri' nde Aşk, Aşıklar, Mekanlar (Hece Yay.)
Tahir Alay - Ülkücü Bir Yazarın Romanı
Şevket Toker - Nev Yunanilik
Yahya Kemal ve Şiir Sanatı - Mehmet Kaplan
---

(Yukarıda Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri dersinde verilen kitaplar var, silemedik. Laurent Mignon kişisi, sonradan müslüman olmuş hoca anlattı. Neyse tutanağa geri dönelim) Oturdukça canımız sıkılıyor. Edebiyattan koptuk gibi... Biraz edebî sohbet etme zamanı! Öperim gözlerinden hayat!

Not: Ali Abi'nin çayını unuttuk. Gün geçtikçe iyice bayatlaşıyor. Uyarmak lazım.











Tümü buradan alıntıdır.

Hiç yorum yok: