30 Ağustos 2012 Perşembe

aleksandır süperberduş'tan süperelma'ya aşk sözleri





"Sen gerçekten çok iyisin. Yani sen şimdiye kadar yediğim herhangi bir elmadan yüz bin kat daha iyisin. Ben Süpermen değilim, Süperberduş'um. Sen Süperelma'sın. Çok lezzetlisin, çok organiksin, çok doğalsın. Sen en gözde elmamsın."

Into The Wild'dan 

28 Ağustos 2012 Salı

talihsiz bir hikaye: hakkı bulut dinlerken yakalanacağım diye ödüm kopmuyor

ironiyi fark edemediğimizi belli eden şeyler söylersek küçük düşer miyiz?
küçük düşersek dünyanın sonu gelir mi? gelirse dünyanın mı sonu gelir? dünyanın sonu mu gelir? 

insanlardaki ayıplanma korkusu. başkalarının fikirlerine ve sözcüklere bağımlı yaşama. başkaları bir şeyler söylüyor diye söyleme ihtiyacı hissetme. yüceltilmiş, ayin gibi yaşanan yalnızlıklar. asıl olması gerekenleri düşünmemeler. çabasızlık. ... (alt alta yazsaydım bir "şiir" de olabilirmiş bunlar - ilhamesk şiir - kuyu şiiri - iiri - iri - ri - i)

kendimi bunları umursamayan biri olarak hayal ediyorum. sandığımdan daha çok şeyi umursuyor olduğumu anladığımdan beri. oluyor böyle şeyler - 



Radiohead - Street Spirit

27 Ağustos 2012 Pazartesi

"İşte bu!" ânı...

"Giderek artan sayıda insan, zaman zaman, kendi iç diyaloglarını dış dünyayla paylaşmışçasına yaşıyor ve bu, bazen ciddi ilişki sorunlarının yaşanmasına neden olabiliyor. Bir bakıma, bu insanların iç dünyaları ile dış dünya arasındaki sınır, iç dünyaları lehine genişliyor ve belirsizleşiyor. Örneğin, söylemedikleri halde söylemiş olduklarına inandıkları bir söze göre davrandıklarında, bu durum karşılarındaki insanı çileden çıkarabiliyor. Oysa onlar, o kişiyle iç dünyalarında yarattıkları diyaloğu, dış dünyada da gerçekleşmiş gibi yaşıyorlar."

Engin Geçtan - Hayat - s. 126

16 Ağustos 2012 Perşembe

İleri Geri

"Gerikafalı, yeni budalası; geçmiş softası, kurulu düzen düşmanı; geleceğe kapalı, kökünden kopmuş; ilerleme korkağı, gelenek yoksulu; yenilik körü, kutsallık yıkıcısı    ileri geri üzerindeki tartışmaların anlam-çerçevesine öylesine güzel aydınlık getiriyor ki bu bileşik sözcükler, ya da bu bileşiğimsi deyimler. Gelenekçi açısından baktıkta: tutkularına kapılmış, gözüdönmüş, ölçüyü yitirmiş kişiler ilericiler. İlerici açısından baktıkta: dar düşünüşlü, güdük kalmış, saplantılı kişiler gelenekçiler.

Kimse kimseyi beğenmiyor. Herkes herkesi suçluyor. Doğru nerde?"

Nermi Uygur, Güneşle, s. 126

14 Ağustos 2012 Salı

bu insanlar beni neden bu kadar yoruyorlar?

seni hiç unutmayacağım armut dostum

dalından koptuktan bir hafta sonra olgunlaşıp tatlanan armuta sonsuz saygı duyuyorum. şiir yazabilseydim ona methiyeler düzerdim.

acaba?

gördüğüm her şey normal, beklentilerimin dışında bir şey olmuyor. bu beni hantallaştırmış, her şeyin sıradan olması bir tür alışkanlık haline geliyor -sıradan olana alışmak doğası gereği en kolayı. soru sormalarım da seyreliyor böyle olunca, bütün cevaplar birbirine benziyor çünkü, hepsi beklendik. yine de "bugün bir şey oldu" ve sormayı ihmal ettiğim önemli bir soru uğradı aklıma: acaba hayatımı bir yalanın üzerine mi kuruyorum? 

inanmak istediğimize inanmak gibi bir huyumuz vardır biz insanların. konuşuyoruz çünkü. herkes kendini kandırır, bazıları hep kandırır. acaba ben kendimi ne kadar kandırıyorum? 

görmediğim bir şey kaldıysa biraz ışık diliyorum. başkaların çöp olarak görebileceği güzel bir hayatı yaşarken ihtiyacım olacak. 

EK: insanlar, zavallı insanlar!


11 Ağustos 2012 Cumartesi

çağdaş sanat

"Çağdaş burjuva uygarlığının geçirdiği krizlerden biri de ortalama insanın, gerçeği kendi başına doğrudan keşfederek kendini oluşturmak yerine, dışarıdan dayatılan varsayımlardan kurtulamamasından kaynaklanır. Konformizm, tek yönlülük, sürü ruhunu geliştirme ve kitlesel düşüncenin bir parçası olma gibi iyi bilinen toplumsal hastalıklar; ahlakta, politikada, moda alanında, beslenmede, eğitimde, pedagojide, 'doğru form'la özdeşleştirilen yargı ve anlayış standartlarının edilgen olarak ediniminin ürünüdür. Siyaset gibi ticari reklamlar da her türlü gizli ayartma ve bilinçaltını etkileme yöntemine başvurarak 'doğru formlar' dayatır; ortalama insan da bu durumu kabullenip, hiçbir şey sorgulamaksızın yaşar gider.
O halde şu soruyu sorabiliriz: Çağdaş sanat tüm modelleri ve şemaları sürekli ihlal ederek (gerçekten de çağdaş sanat bir model ve şema olarak tüm model ve şemaların geçici olduğunu ve onları yalnızca bir yapıttan ötekine değil, aynı yapıtın içinde de değiştirmek, kurallarını ihlal etmek gerektiğini söyler) pedagojik bir işlevi yerine getirip, bizi özgürleştirmiyor mu? Eğer durum buysa, çağdaş sanatın söylemi beğeninin ve estetik yapıların sınırlarını aşarak çok daha geniş bir kapsam kazanır: Çağdaş sanat modern insanı kurtuluşa götürecek yoldur; algı ve zeka düzeyinde ona kaybettiği özerkliğini yeniden kazandıracaktır." 
UMBERTO ECO - Açık Yapıt

10 Ağustos 2012 Cuma

troll-savar (mütevazı bir tespit sıçma denemesi)

çağın hastalığı: her söylenene cevap vermek zorunda hissetmek. söylenenlerin amacının farkında olup ona göre davranmak da bu hastalığının ilacı olur kanımca (teknoloji buna bir çare bulana kadar, şimdilik el yordamıyla, böyle).

[insanlar bunaldıklarında çareler düşünecekler elbet. bana kalırsa bir alet icat edilecek. bu alet önce televizyonları, sonra internete girilen araçları kapatacak. mary ve max'deki ruh hali yüzüğü ile (belki ruh halimizi gösteren bir kol saatiyle) birlikte çalışacak bir alet. belirtilere göre iletişimi durduracak bir alet, dünyayla bağı koparacak ve hayali bir dünyanın kapılarını açacak. (bazı kötü çağrışımlar, yine de olsun)]

tüm gördüğüm histeri krizine tutulmuş gibi titreyen ellerin yazdıkları, onların şuursuzca söyledikleri ve sapıkça eyledikleri başka şeyler.

onları umursamıyorum. bu yazdıklarımı okuyan güzel insanlar varsa onlar da umursamasınlar. (bu yazıyı bu yüzden yazdım; birlikte düşünelim, birlikte umursamayalım diye,  - illa bir neden aranıyorsa.)

şimdilik, el yordamıyla, insanlardan medet umuyorum. bu bir hataya dönüşürse en büyüğü olur.




8 Ağustos 2012 Çarşamba

ev? gemi?

halı ve perde olmayan bir yere ev demek ne kadar güçmüş.
sürekli sallanıyor, olsa olsa gemidir o.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

"ben yerini tutarım"

nerede kalmıştım? o kadar ayracım var, keşke birini koysaydım.
baştan mı okuyayım şimdi? 

insan, kendini koyduğu yeri unutmamalı.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

karşı

öğretildiği gibi davranabilseydim her şey yolunda olabilirdi.

3 Ağustos 2012 Cuma

merak öldürür.

şu hayatta tek merak ettiğin karşıki tepenin ardında ne olduğuysa oraya gitme.