14 Mayıs 2011 Cumartesi

üşengeç




 doluyum ve yazamıyorum. zihinsel olarak çok yorgunum. erişmek istediğim noktaya geldiğimi duyumsadıkça hiçbir şeye isteğim kalmıyor. bir an önce gidesim geliyor buralardan: ihtiyaçtan, eksiklikten, yetersizlikten.
Yaşasın şopi pessimizmi!







insanları tartışmayacağım, çünkü bu bana varışı olmayan bir çaba gibi geliyor. hem basit insanların yaptıklarının tartışılacak bir yönü yok: basit insanın davranışları basittir, kendisine nasıl öğretildiyse öyle davranır, kendisini geliştirmez, yeni olan her şeyden korkar, üretmez ve bunu kavramak için derin derin düşünmek gerekmez.

hepsini kafamdan silip atacağım. başkaca yapacaklarım da var, onları da öykünün kahramanları yapacak. yani kurmaca karakterler kiraladım bu iş için, onlar bana yardımcı olacaklar. karşılık olarak ne vereceğimi de sonra anlayacağız.

boş zamanlarımda kendimi eğlendirmek için hikayeler uyduruyorum, bayağı şiirler söylüyorum, yapay görüntüler canlandırıyorum kafamda. beynimde fırtınalar estirip işe yarar bir şeyler çıkarıyorum ortaya. boş zamanım da bol maalesef.

en son uydurduğum öyküde insanlardan nefret eden pasaklı bir adam var. somut olarak kimseyi öldürmese de o bir katil. küçük bir evi var. öldürdüğü her canlı için evinin etrafına ağaçlar dikerek küçük bir orman oluşturmuş. bu yüzden akıl sağlığı bozulmuş, dengesini kaybetmiş. ağaçların kendisiyle konuştuğunu düşünüyor.

dahası da var ama üşengeçliğimden yazmıyorum. eğlenceli bir deneyim benim için. bu kadarı bile.




az önce bir şeyi açıkladım. dikkatli okurun sorabileceği soruları peşinen yanıtlamak onları başka sorular sormaya yöneltir diye. soruları sorduklarında ben yanıtlamayacağım. gözünü sevdiğimin dünyası...



burada olmayan her şeyimi çok özledim.

ve

no pain no gain!

6 yorum:

negatif dedi ki...

şopi demişsin, pain falan da demişsin ama bitiyor bunlar. şopi yanıltabiliyor seni, sen de hemen kaptırıyorsun kendini.

bu sıkıntılar bitince ne yapacaksın? doluyum diyorsun. boşalacak için. uyuma len.

ağaçlara takma fazla. rahat bırak onları. kimseyle konuştukları yok onların. sen kendi kendine konuşuyorsun. ağaca altında uzanıp gölgesinden faydalanabileceğin bir canlıymış gibi bakabilir misin lütfen?

gerizekalı.

negatif dedi ki...

bir de şu var:

no blood, no glory!

pis metalci seni.

white rabbit in the forest dedi ki...

canım şu yorumlarını okuyunca çok gülüyorum. yazıyı yazıp bitiriyorsun ama yazıya eklemek yerine yoruma yazıyorsun :)
SAKIN UYUMA!

tuttuğun karakterlerden biri de ben olsaydım. öykünüze konuk karakter olarak gelebilir miyim? kurguda da benimle uğraşır mısınız beyfendi?

negatif dedi ki...

seni kurgulamaya gerek yok ki canım. zaten yaşıyorum ben seni gerçek gerçek. ama tutabilirim, hiç sakıncası yok. benim esas bir öyküm var, oranın başkişisisin, seninle orada uğraşıyorum zaten. ama anladığım kadarıyla senin bundan haberin yok :) demek ki iyi anlatamamışım bazı şeyleri.

bak şimdi. bu yorum sorunu aslında bir yazarın ve bir okurun varlığından kaynaklanıyor. yani okuyan (yorumlayan) yazıya müdahale edemiyor ki. ama yazara müdahale edebiliyor, bunu da yorumlarla yapıyor. yazar da ciddiye alırsa yazısını birazcık daha işleyebiliyor. ama çoğunlukla o da yorumcuya gıcık olduğu için elini kıpırdatmıyor. araları pek iyi değil bunların.

ama
ikisi de senin çok gülmeni seviyor.

ben de çok seviyorum.

white rabbit in the forest dedi ki...

peki, çok gülerim o zaman :)
ben de denemeyi düşünüyorum bunu, yazıp yazıp yorum yapacağım altına :)

esas öykünü seveyim. esas karakter olmaya bayılıyorum.

negatif dedi ki...

sen olmasan dünya dönmezdi be. bayıl tabii :)

dene sen de, inanılmaz eğlenceli oluyor.

:)