4 Mayıs 2011 Çarşamba

sürgün

kanal boyunca oturup suyun kaçarcasına akıp gidişini izliyorum. düşüncelere dalmışım, görüntüleri giydirmeye çalışıyorum en sevdiğim görüntülerle. bakışım çıplak, boş. hayaller güzel. belki terk edeceğim bu yere bir şans daha vermem gerekiyordur, belki buranın suçu değildir bu kadar doğasızlık. kendimi kandıramıyorum bu sefer. içimde kekremsi bir huzur beliriyor, beynimin içinde çok eskilerden bir rüzgar esiyor. güzel kokular duyuyorum. sesler sulara karışıyor değerli bir anı hatırlatırken.

binlercesi yaşadı yaşadığımı: bir tek sürgün ben değilim burada.
bu ülkenin her köşesi bir sürgün yeri aslında.
kaçıp gitmek istesem de bir yere kıpırdayamıyorum. bu toprakların kokusu içime sinmiş çünkü, kendine benzetmiş beni bu ülke. kabulleniyorum. 

ama sevemiyorum.



içimden geçip gidiyor sesler:
"open your heart
I'm coming home"

gitme vakti geldi.











dostoyevski'nin ne işi varmış burada? şimdi onu daha iyi anlıyorum sanki.

o beni tamamen anlamış zaten.

4 yorum:

negatif dedi ki...

pasaklı.

negatif dedi ki...

ve yalnız.

white rabbit in the forest dedi ki...

geç kaldım bugün, unuttum bir de her şeyi bugün.
pasaklısın sen, hem de çok..

negatif dedi ki...

beni de unuttun sanırım. olsun.