yazmayalım o zaman.
kimin ne yaptığı, nereye gittiği, ne yiyip ne içtiği çok da önemli olmasa.
düşünmesek, görmesek, duymasak.
nesneler anlatmasa.
anlatmak istediklerinden fazlasını anlatmasalar.
sussa tüm evren.
nasıl bir bilinç atfetme durumuysa artık.
yazmayalım.
sokakta aksayarak yürüyen kadının başına gelenleri, bir arkadaşın sevgilisiyle neden tartıştığını, birinin eylemde kafasına çarpan taşın ne kadar ağır olduğunu ve ne tür bir hasar verdiğini, yasaklı sözcüklerin bolca bulunduğu sitelerin neden 'girilmez yasak kardeşim' olduğunu, bize sunulan imkanların, eğitim sisteminin, sağlıksız beyinlerin, aşkın, sevginin, vefanın, çokyüzlülüğün, umursamazlığın, toplumsal uyuşukluğun...
üzerimize serpilen ölü tozlarının. ölülerin.
pırıltıları.
ne gerek var bilmeye, anlamaya.
bilmesek. anlamasak.
korkmasak.
yazmasak.
ne diye yaşardık? sıkıcı olurdu hayat.
şimdi ne diye yaşıyoruz?
bak, yığınla cevabım var buna:
uyumak, yemek yemek, sevişmek, düşünmek, zaman geçirmek, hayal kurmak, para kazanmak, çocuk yapmak, şiirler yazmak, müzik yapmak, anlamak, bilmek (başa döndüm), sevmek, dedikodu etmek, üzülmek, 'umutsuzlanmak', kültürlenmek, eğitilmek, küfür etmek, kavga etmek, seyretmek, fark etmek, pes etmek, yok etmek, hazzetmek, hazmetmek, def etmek,,,
olmak, eylemek, kılmak.
farklı yaşam formlarına dönüşebileceğimize inanmak.
ve benzerleri, benzemek, oynamak, dönüşmek, gelişmek, taş atmak, yok olmak, var olmak,
'için.'
bu kadar anlattıktan sonra.
başa mı döneyim. başım mı dönsün. baş mı bana dönsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder