27 Nisan 2011 Çarşamba

Koşmak. Özgürce. Ne Diye?

Hızlı, anlamsız, telaşlı yaşamak zorunda kaldığımdan ayrıntıları atlıyorum ve kendime zaman ayıramıyorum. Üç noktalara küstüğüm için de bu cümleyi böyle yazdım. Aslında şöyle yazacaktım: "Hızlı, anlamsız, telaşlı yaşamaklar... Ayrıntılar? Ben?" Bir çeviriciye ihtiyaç duymadan kendi yazdıklarımı anlamak gibi olağanüstü sayılmayacak bir yeteneğim var. Ne güzel değil mi? Sözü dolandırıp kafa karıştırmayı da Oğuz Atay kahramanlarından öğrendim.  Bir sonraki satır başında da bundan bahsedeceğim, göreceksin.

Bir kadın vardı, ne demişti? "Hayat tamamen yanlış anlamalardan ibarettir." Çünkü o kadın dinlediği şarkıların sözlerini yanlış anlayıp kendisine hoş gelen şeyler düşünüyordu. Bu düşündüklerinden dolayı da dinlediği şarkıları seviyordu. Ya da dinlediği şarkılardan anladıklarını seviyordu da şarkıların pek bir önemi yoktu. Kadının bileceği iş. (Bu kadının hikayede olmasının nedenini bilmiyorum. Bir şeyler düşünmüştüm ama artık nedenlerini unuttum. Toparlayacağım elbet. Bu da benim bileceğim iş.)

Sadece şarkıları yanlış anladığı halde bir kalıba yerleştirdi düşüncesini, çok da basit bir genellemeyle hayatın yanlış anlamalardan ibaret olduğunu söyleyiverdi. Belki de bir başkasından duymuştu bunu, bir yerlerden okumuştu. Bunun üzerine pek düşündüğünü sanmıyorum.


Örneğin:
1. i'm not normal, i feel immortal (doğrusu)
2. i don't know why, i feel immortal... (yanlış anlaşılmışı)

İşine geldiği gibi anlama saplantısı onda da vardı (Çoğu kadında olduğu gibi, deseydim burada taşlardın beni. Ama öyledir, buna inanırım.) Şimdi yanlış anladığı şeyler üzerinden düşünceler geliştiren bu kadının bütün hayatı boyunca bunu yaptığını söylersem ve sonra da 'doğru' olanlarla karşılaşıp hayal kırıklığına uğradı desem ne olur?

O kadın umursamazlık maskesinin ardına gizlendi. Hiçbir şeyi umursamadığını sanıp durdu. Halbuki 'hiçbir şey' o kadar basit değil, olamaz. Başka bir düşünmenin konusu bu.

Ayrıntılara takılıp onları çoğaltmayı seviyorum. Kahramanlardan bahsederken nerelere geldim.

Kendime zaman ayıramıyorum desem de boşluklarda sevdiğim şeyler yapıyorum. Düşünüyorum sözgelimi. Okuyorum. Çoğaltıyorum içimdekileri.

Gazetede bir yazı okurken iki sözcük beni çok etkiledi: Risk ve kırılganlık.Küçük defterime yazdım bunları ve neden beni bu kadar etkilediklerini düşünmeye başladım. Sonra bir anda başka bir sözcük belirdi zihnimde: Denge. Bu üç sözcükle nereye varılır bilmiyorum. Niçin böylesi bir ruhsal salınım yaşadığımı da anlayamadım. Ama bunların benim için çok önemli olduğunu hissediyorum.

Sesler de önemli benim için. Özellikle insanların sesleri. Biri çok güzel şiirler yazar, çok derin ve sekmeden, atlamadan, vazgeçmeden, kendinden emin düşünür, bunlardan dolayı da başkalarının gözünde devleşir afmsaçöfd

yahu bana ne.
neyse işte, bir kez konuşur. Onun hakkındaki bütün düşüncemiz ses tonunun gazabına uğrayabilir. bunu anlatmaya çalışıyorum. Ya da saçma bir şey söyleyen birinin sesi güzeldir, söylediklerini örter bu ayrıntı.
Çok önemli bir şey söyledim, ama üşengecim. Pff...


Niye okuyorsun bu yazdıklarımı?
--------------------------------------


Yapamadıklarımın listesi. Çok kabardığı için vazgeçiyorum.

Virgin Suicide filmini izlemem gerektiğini düşünüyordum. Geçenlerde bir ailenin başına gelenlerden sonra radyoda bu filmden bahsedildi. Daha da dikkatimi çekti.

Niye izleyemiyorum? Niye yapamıyorum? Niye?

Düşündüklerimi eyleme geçirme konusunda zaaflarım olduğunu biliyorum. Bundan kurtulmak için birkaç girişimim oldu. Sonra da yanlış yerde olduğumu anladım ve kafamı kuma gömmek istedim.

Sıkıldım...




Şunlara da bir bakmak iyi olur sanki:

                                                                                          





Manidar başlık için de söyledim söyleyeceğimi. Çeviriciye ihtiyaç duymuyorum demiştim.

zzzZZz.

4 yorum:

negatif dedi ki...

Yazım yanlışlarından dolayı özür dilemelisin.

white rabbit in the forest dedi ki...

senin yazım yanlışların mı?
filmi izlersin canım, az kaldı.
bu kadın kim?

risk: finansal risk
kırılganlık: ekonomideki ve finansal yapıdaki kırılganlıklar
denge: makroekonomik denge

bana da bunları hatırlatıyor.

negatif dedi ki...

bakış açısı işte :D

bahsettiğim yazı cam bardaklar üzerinde dans eden adamlarla ilgili.

yorum sadece bu kadardı. başka şeyler düşündüysem bile unuttum.

:)

o kadının kim olduğunu birlikte göreceğiz :P

ve tabii ki benim yazım yanlışlarım.

negatif dedi ki...

http://golgesinebasanadam.blogspot.com/2011/04/3-duvar.html

o kadın bu işte.