22 Temmuz 2013 Pazartesi

bir sözden yola çıkarak gelinebilecek bir noktaya böyle geldim

Ece Ayhan, İkinci Yeni şiirini "yorulan bir şiirin ayak değiştirmesi" olarak nitelendirirmiş.

“Yorulan bir şiirin ayak değiştirmesi

Ala ala hey! Artık şarkı olacak
Şiirin döndermesine genç hallaçlar ve
Kuşbakışlı çocuklar karşılık veriyorlar
Salarak gürlüklerine göğün uçurtmalar, hurra!”


hhgheyterebe. bir yazıya başlamak bazen zor geliyor. o halde başlamasam daha mı iyi? bazen zorunluluk duyuyorum yazmaya karşı, başlamak zor diye vazgeçme rahatlığına eremiyorum. yazmazsam gidip uyumam gerekiyor (aklıma ilk bu geliyor.) "bu(?) kapı"yı bir şekilde kapatmak adına ya yazmam ya da günü bitirme provası olarak görülebilecek gün ortası uykularına sığınmaktan başka bir de kafamı boşaltmaya yarayabilecek ne gelirse akla onları yapmaktan başka aklıma pek bir şey gelmiyor. gelmiyor aklıma bir gelmeyen bir aklıma. "şey". 

Ece Ayhan'ın ikinci yeni şiiriyle ilgili söylediklerini, hakkında yazmak isteğim konuyla -sapma'yla- ilgili bir çıkış ararken buldum. Daha doğrusu söze nasıl başlayacağımı yine bilemediğim için yazmak istediklerimi merkeze alıp yarım yamalak hatırladığım bazı okunmuşları tekrar okumak istedim. Evet, odaktan ayrılmayarak alakasız şeyler okuyup anlatmak istediklerimle ilişkilendirebiliyorum - birçok insanın farklı şekillerde yaptığı gibi! 

sorun şu: bazı insanlar şiir gibi konuşmaya çalışıyorlar. yüksek şiir, çok kolay fark edilir şekilde, yoğundur ve çok-anlamlıdır. okuyanına yeni tasarımlar oluşturma imkanı sağlamaya çalışır ve çoğunlukla da başarır (yüksek şiir dedim özellikle). yeni anlatım biçimleri kazandırır. (bahsettiğim şiir elbette bu kadar değil - bilinçli olarak indirgedim.) (açıklamalar yapmaya zorunlu hissedip durmam mahalle baskısından)

insanların şiir gibi konuşmalarında ne gibi bir sorun var? şiir dili gündelik dilden epey farklı. yani sıradan bir konuşmada çeşitli sapmalar kullanılması anlaşılmayı güçleştirir. şiirin yazımı aşamasında geçen süreyle anlık bir konuşmanın oluşturulma süresi arasında yıllar kadar fark var. çeşitli nedenlerden ötürü konuşanın ifade etme yetkinliği şairin şiirindeki ifade gücünün yanında  çok basit kalacaktır (konuşan şairse bile - konuştuğunda "bence" bir şair olmaktan çıkıp konuşmacı olur o). o yüzden sorundur günlük, kolay tüketilebilir ve akılda çok az kalması beklenen sözler üretenlerin çabası. bunu çözmek için; kolay anlaşılır bir dil kullanmaya çalışmayı, kısa cümleler kurmayı, sözü eveleyip geveleyip karmaşıklaştırmaktan kaçınmayı öneriyorum. en çok da kendime. 

bunları anlamsal sapmalarla dolu konuşmalardan hiçbir sonuç çıkaramadığım için yazdım. tabii ki yine kendime - kendi anlayacağım şekilde - bencilce. böyle olması elbette başkalarının benimle ilgili fikir üretmesine engel olmamalıdır. (demek istediğim okuyabildiklerinin kıymetini bilmeli herkes - okunmasına izin verilenleri okumak çok ayrıcalıklı gelir bana. bu yüzden yazan çizen insanlara gerekenin dışında fazladan saygı duyuyorum.)
--------------------------------------------------------------
bir de şarkı:

Thirty Seconds To Mars - Northern Lights




Hiç yorum yok: