20 Eylül 2011 Salı

geçiyordum, bir uğrayayım dedim ey yoğurt.

yoğurtla şiir arasında nasıl bir bağ kurulabilir? son birkaç saatte yaptıklarımla birlikte bunu da düşündüm. şiir deyince aklıma yoğurt geldi, yoğurt deyince hassasiyet. içinden çıkamadığım bu durumu çözmem gerekiyordu.
Yıllar önce mayalanmışım ben. Şimdi tuttum.

İki not:
1. 'Herkes'in sanatçı olduğunu ilk ben söylememişim (tabii ki söylediğim her şey gibi bunu da ilk ben söylemedim). Farklı bir bağlamda Joseph Beuys benden önce söylemiş. "Everyone is an artist." Beuys, Novalis'ten ödünç almış bu sözü. Bir de şu var: "Everyone is a writer of an encyclopedia"

Beuys herkesin sanatçı olabileceğinden bahsediyor. Ben de herkesin sanatının olabileceğinden bahsediyorum. "Herkes sanatçı, herkes filozof" dememde biraz alaycılık mı varmış neymiş.

2. Yoğurdun şiirle ne alakası var?
Alıntı:
"Yeni bir yoğurt için bir kaşık olsun yine bir yoğurda ihtiyaç var. Eğer o bir kaşık evvel emirde yok ise taze yoğurt da yok."

Çok kurcalamayacağım. Birkaç yıl önce okuduğum bir yazı aklıma düştü. Yazının anılan kısmında kendini "özne" ve kendinden gerisini "nesne" olarak gören ve geçmişe karşı kör olan şairlerin kuramlara yaslanarak kendilerinden önceki kuşaklara karşı lakayt davranışlarda bulunduklarından ve bunu yaparken kendileri gibi olan diğer şairleri kullanarak bu ayıplarını örtmeye çalıştıklarından bahsediyor. Bunu da müşterek aldanma olarak görüyor. "Sanılıyor ki müşterek aldanma, aldanma değildir." diyerek devam ediyor yazı.

"Yoğurt çalmak için gidip başkasından bir kaşık yoğurt istemek ayıp kaçmaz."

Belli ki beni çok etkilemiş bu yazı. Yıllar sonra tekrar okuyunca yine duydum o dost sesini.
 
(Bahsettiğim yazı Celal Fedai'nin "Bir Misal ve Beş Lüzumsuzluk Üzre; Şiiri Ne Sanıyoruz?" adlı yazısı, alıntılar da bu yazıdan.)

--------------------

Meyveli yoğurt
Şiirli yoğurt
Uykulu yoğurt

Ama mutlaka yoğurt yani.

4 yorum:

FFatiHH dedi ki...

Yoğurtlu yoğurt diyosun yani.

negatif dedi ki...

evet, işte bu. yoğurtlu yoğurt.
:)

bilge dedi ki...

ben bu yazıyı atlamışım galiba! ya da yorum yapacak takatim yoktu, bilemedim, neyse.

geçenlerde, Haydar Ergülen kendisinden önce konuşan ve "genç şair" olarak anılmaktan hoşlanmadığını ima eden 20 yaşındaki(!) çocuğa şöyle giydirmişti, "bu zamana kadar dünyaya 10 tane falan şair gelmiştir herhalde, biz de şiir yazıyoruz işte. şiir yazmak ve şair olmak birbirinden farklı şeylerdir."

redd-i miras denen acayip içselleştirdiğimiz o kavramdan var bizde. kim, ne konuya bir yenilik getirmeye çalışsa mirasını reddediyor. oysa ki eski insanlar der ki "eskisi olmayanın yenisi olmazmış." yenilikler ancak geçmişin üzerine konulabilir. çünkü yeni var olabilmek ve var kalabilmek için zıddına, yani eskiye ihtiyaç duyuyor bu noktada.

bir de, bu şarkı Elif Çağlar hanımefendiden gelsin, Everybody is an artist in New york! şu an bağlamla direkt benzerliği yok ama şarkıyı pek severim. keşke burası New York olsaydı da rahat rahat böyle diyebilseydik, ironisiz:)

http://fizy.com/#s/21wtnc

çok ilginç bir şey vardı; birileri anlatmıştı, sanırım Ağrı'da ya da Erzurum'da, hatırlayamıyorum bir türlü, insanlar yoğurt mayasına ek olarak sabahları yaprakların üstünde biriken çiyleri kullanırlarmış. bu çok şairane geldi şu an bana:)


uf çok konuştum, artık gideyim:))

negatif dedi ki...

bugün birilerine boş-yıkıcılıkla ilgili bir şeyler söyleyesim geldi, ortam uygun olmadığı için yine sustum. içimden şöyle söylemek geçti: bir insan, yerine daha iyisini koyabileceğine inanmadığı bir şeyi yıkıp yok etmeye uğraşıyorsa o aptalın önde gidenidir. eskiyi yadsıyarak hiçbir şey yapılabileceğine inanmıyorum. eğer iyi bir şeyler yapılmak isteniyorsa eskinin üzerine inşa edilir ki bu da eskinin sağlam temeller üzerine oturmuş olmasıyla mümkün. muhakkak yeni formlar oluşacak ama öyle birkaç yılda olabilecek bir şey değil bu. bazı yeniliklerin oluşma ve ortaya çıkma süreci yüzyıllar sürebiliyor.

yirmi yaşında şair olduğundan bahseden insanın şairliğine inanırım, ama o benim iki yüz elli yaşında olduğuma inanmaz. gerçekliklerimizin denkliği olmadığından uyuşamayız. astronot şiirciler dünya üzerinde benden daha fazla yer kaplıyorlar. ne kötü bir şey bu. ben küçük insan olarak kalmayı tercih ederim, öyle yükseklerde gözüm yok.

bütün hayatımı insanların şiirden ne gibi bir çıkarı olabileceğini düşünerek geçirebilirim. anlamama bir ömür yetmez herhalde.

şarkıyı çok beğendim. yaprakların üzerinde biriken çiylerin yoğurda girmesi de çok güzel. bence şiir öyle bir şey.

güzel yürekli bilge insana çok teşekkür ederim. bu yazıyı atlamış olsa pek bir şey kaybetmezdi, ama iyi ki atlamamış.