17 Eylül 2011 Cumartesi

bir susacağım bir daha kimse konuşturamayacak beni. konuşmaya başlarsam da kimse susturamaz sanırım. şu an tam da bunu düşünüyorum.

her şeyi berbat etmek çok kolay olsa da bunun eşiğine gelindiğinde insanı zor bir karar bekler her zaman. acaba yıkmalı mı bütün evleri? zihnimizdekiler de dahil.

sanki mutsuzum. sanki mutsuzluğu özlüyorum. çok alışkın olduğum için belki, uzun süre ortalıklarda görünmemesi eksiklendiriyor beni. sanki çok büyük saçmalayacağım.
tam da bunu hissediyorum.

bazen saçmalamanın dönüşü olmaz. yazık olur.

1 yorum:

nomen dedi ki...

"When, in disgrace with fortune and men's eyes,
I all alone beweep my outcast state
And trouble deaf heaven with my bootless cries
And look upon myself and curse my fate,
Wishing me like to one more rich in hope,
Featured like him, like him with friends possess'd,
Desiring this man's art and that man's scope,
With what I most enjoy contented least;
Yet in these thoughts myself almost despising,
Haply I think on thee, and then my state,
Like to the lark at break of day arising
From sullen earth, sings hymns at heaven's gate;
For thy sweet love remember'd such wealth brings
That then I scorn to change my state with kings."

Sanki bu "sone(t)" iyi gelir bu durumlarda...
(Shakespeare/29. sonet)

Doğru; bazan saçmalamanın dönüşü olmuyor. Bazan da saçmalama hakkını büsbütün yitirmenin.