oturdum yazdım oldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oturdum yazdım oldu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Şubat 2013 Cuma

Gerçek Erkek

Giriş:
(Bu sayfayı görene kadar ne yazacağımı çok iyi bildiğimi sanıyordum. Şimdi hiçbir şey yazamıyorum. Bunu bu hale getirmek için çok uğraştım ve başardım. ---- Bunlar benim klasik giriş sözlerim, anahtar gibi bir şey.)

Gelişme:
Bakıp gitmelerim, geçerken uğramalarım, sarkarken başım ağır geldiği için  düşmelerim iyi hoş, ama bunlar bir yere kadar. Yazmaya başlayıp sakladığım yazılara inatla yazacağım. 

Daha Gelişme:
Yazdıklarımı, söylediklerimi önemsediğim kadar olmasa da, önemsiyorum. Başkaları da önemsiyordur.(şarkıya gider
Diyelim "Ben bugün gerçek erkek oldum." yazsam hakkımda ne yorumlar yapılırdı. (Şuraya koskocaman bir) Umurumda değil (yazsam çok rahatlayacağım). 
Umurumda olsaydı yazmazdım. Aşağıdaki fotoğrafı da koymazdım. Bir madalya gibi taşıyacağım göğsümde.










Bunun ne olduğunu, ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmayacağım. İnsanlar işleri yoksa düşünsünler, acaba gerçek erkek nasıl oluyor diye. Kendini erkek, adam, delikanlı sanan insanlar var şu hayatta, onları düşünsün düşünesi olan. Bu dünyanın neden bu kadar "tam da yaşanacak bir yer" olduğunun cevabını kendilerini, kendi basit ölçütleriyle değerlendirip olmadığı gibi olduğunu sanan hayalci insanlar verecekler.  Bu gibi şeyler düşünülebilir.

Çok yazdım.

Kısaca şöyle bir "geçiyordum uğradım" yazısı da yazabilirdim:

Güzel gün. Beyoğlu'nda harika bir film: Aşk Seansları. Festivalde toplam beş film izleyecekmişiz. Yarınki gece yarısında. Kadıköy'de de dans eden kadınlar vardı. Kadın milleti çok eğlenceli. "Nelere rağmen?"
(Moda'da oturmadan da mutlu olunabileceğini kanıtlayacak kadar mutluyum.)

Son cümle genel dokundurmalı eğilimlerin bir yansıması. Eski alışkanlıklarımdan. Ne hoş!

Sonuç:
 İnsanlara bir şeylere anlatma ihtiyacı gerçek mi? Beğendiğim bir şeyi iki saat boyunca neden beğendiğimi anlatabilirim ama bunun kime faydası olur? Beğendim deyip geçmek varken onca laf kalabalığının sebebi ne? Ne dersem diyeyim gideceğimiz yer hep aynı. (Yukarıdaki filmi bulup izlemelisiniz demek ne olursa birilerinin izlemesi için yeterli olur?)

Her şeyin başı sağlık.

(başlık yanlışlıkla ilgi çekici olmuş olabilir, kusuruma bakmayayım.)

...

6 Aralık 2011 Salı

O eşsiz an geldi çattı!

Bloglar alemine karizmatik bir giriş yaptıktan aylar sonra fark edildim ve ve ve bir ödül aldım. Bu ödül için Joy'a çok teşekkür ederim. Ne gerek vardı, zahmet etmişsin falan gibi şeyler demeyeceğim. Basbayağı gerek vardı. Yüzyıllardır bu anı bekledim ve en sonunda benim de nurtopu gibi "7 gerçeğim" oldu.

Paylaşacağımız konu "hakkımızdaki 7 (yedi) gerçek". Aslında genelde yalan yanlış şeyler yazmam, yazdıklarımın çoğu gerçektir (gerçek?). (Bazıları 38 yaşında olduğumu falan düşünüyorsa onlardan özür dilerim. Halbuki ben de bütün şuara gibi her daim 17 yaşında olan bir insan evladıyım. Hayattaki tek amacım kendime faydalı olm as.  Neyse.) Konu 7 gerçekliğim olunca önceki "gepgerçek" yazdıklarımdan farklı şeyler yazmak istiyorum. Yani oldukça "özgün" gerçekliklerle karşınızdayım. (1. maddeyi sildikten sonra buradaki "özgün" vurgusunun hiç mi hiç anlamı kalmadı, çünkü biraz araklamıştım birinden.)

1. Birinci gerçekliğime müdahale edildi ve sildim. Yerine başka gerçeklik bulunca yazarım.

2. Ne tür müzik dinlersin sorusuna "kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim" diye cevap veren insanlardan nefret ederim. Ben de kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim. Çok farklı türlerde sevdiğim şarkılar olabiliyor. Ama hayatta en çok hevi medıl sevdim. En sevdiğim grup Depeche Mode'dur. Hayatımdaki en önemli albüm de onların "Ultra" albümü. İkinci albüm Mavi Sakal'ın "Kan Kokusu" albümü. Üçüncü albüm de Sepultura'nın "Against" albümüdür.

3. Samimiyetsiz insanlara tahammül edemiyorum. O tür insanlardan hızla uzaklaşmak istiyorum. Uzaklaşamazsam da samimi olduklarını görene kadar onlara eziyet edebiliyorum. Yıllar sürebiliyor bu da. Ya onlar benden uzaklaşıyorlar ya da ben onlardan uzaklaşıyorum. Bir şekilde yolumuzu buluyoruz. (Bu samimiyetsizlik şeysi bende takıntı olmuş olabilir.)

4. 17 yaşıma kadar herkesin beni iyi bir insan olarak düşünmesini istedim. Hep iyi bir insan olarak anılmak için uğraştım. 17 yaşındayken acı gerçeklerle yüzleştim. Herkesin benim iyi bir insan olduğumu düşünmesinin imkansız olduğunu ancak o yaşımda anlayabildim.

5. Kendimi yalnız hissettiğimde kuytu bir yere gidip birinin beni orada bulmasını ve niye orada olduğumu sormasını beklerim. Bu boş bir bekleyiştir çünkü o kadar kuytu yerlere saklanırım ki birilerinin beni bulması neredeyse imkansızdır. Bu gerçekliğin de hep farkındayım. Hatta buraya yazdıklarım da o kuytular olabilir bazen.

6. Kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm çok olmuştur. Buna şaşırmam, zira anlaşılmak istediğimde anlaşılabildiğimi de biliyorum. Demek ki hep anlaşılmak gibi bir derdim yok. Ama Hep anlamak gibi bir derdim var. Anlamadığım bir şey olursa çok sinirleniyorum.

7. Burada bir milyon tane gerçeklik sayabilirim. 7 tanesi hiçbir şeye yetmez. Bu gerçeklik kavramını sorguladım ama burada bununla ilgili bir şey yazmayacağım(?)  (Sanki doğruluk daha mütevazı ve daha öznel gibi görünüyor bana. Gerçeklik çok iddialı olduğu için bu kadarını yazabildim.) (Yazmayacağım dedikten sonra yazmak da bir gerçeklik sayılır mı acaba?)

1. (Sildiğimin yerine) Sevmediğim filmleri izleyebiliyorum, gıcık olduğum yazarların kitaplarını okuyabiliyorum, aptal insanlarla oturup çok ciddi sohbetler edebilirim, inanmadığım şeyleri söylediğim olur, inandıklarımı söylemediğim olur, bütün gece bir şeyler düşünüp sabahı beklemek çok güzeldir. En gerçek gerçeğim de yalan söylediğimdir herhalde. (Kombo gerçek oldu bu. Zirvede bıraksam iyiydi.)

Bu da şarkı:

Angus&Julia Stone - Paper Aeroplane


(Nobel'i bana verseler ödülü reddedip parayı alırdım. O parayla da kendime ada satın alırdım. Kimseye yardım etmezdim, uzak diyarlara giderdim. Ne güzel yaşardım öyle) 

3 Kasım 2011 Perşembe

hangimiz değiliz ki öyle değiliz ki hangimiz öyle hangimiz öyle değiliz ki (iki şarkılı kısacık yazı)

Bugün değişik bir gün. Hayatı bombok edecek iyimser fikirlerle doluyum. Saygısızlık olmasın diye larva olarak kalsınlar istiyorum. (Ne o? diye sorma - İyimser fikirlerden bahsediyorum.)

Bilinçaltımda yer edinmiş bir sorundan da bahsedeyim yeri gelmişken. negatif'i anlama kılavuzlarına konu olacak bir sorun bu, ama artık negatif'i anlama kılavuzlarını yazmayacağım. Çünkü anlamayın onu, bilmeyin, görmeyin ve hatta düşünmeyin, hayal etmeyin. Her neyse, konuyu dağıtmayacağım.


1. Gönderme
2. Referans (Reference)

Dilbilgisi (belki dille ilgili başka tür kaynaklar da olabilir, bilmiyorum nerelerden besleniyorsunuz) kitaplarında falan bu iki sözcükle ilgili bir şeyler öğrenilebilir. Benimle konuşacak insanın bu iki sözcükle içli dışlı, haşır neşir, çatır çutur olmasını bekliyorum. Şu hayattan sadece bunu beklemek istiyorum.

Bir de şöyle bir şey söylemek isterdim ki söylemedim sayın: "What the fuck is going on!"
Ama söyledim. Okuduysan görmezden gelemezsin.

Ve bu yazının ana konusu şu:
Çok iyi biliyorum, bensiz de güzel bir hayat olabilir. Hatta bensiz hayat güzel olur.
Ama üzülerek söylemeliyim ki ben varım ve beni görmezden gelemezsiniz. Çünkü yazdım işte.

Bir de fikirler bulaşıcı olabiliyor. Hasta edebilirim insanları.
İfade özgürlüğü varsa benden uzak dursun. Yoksa da bizahmet birileri icat etsin. Olmayan bir şey üzerinden atıp tutmak istemiyorum.

Kısa dedim ama yine uzadı bu. 30 yıldır yazmadığımdan olsa gerek. Bir 30 yıl daha susarsam roman da yazarım ki o zaman dünya tümden bombok olur. İnsanlık için büyük adımlardaN sayılmassı gerekli o yüzden: bu yazı. Zı.

Not: Hiçbir şey okumuyorum. Aptallığımı maruz görmeyin, mazur da görmeyin. Sesinizi yükseltin. Bu göklerin bağıran insanlara ihtiyacı var.
+
Not2: WhaDaFuckIzGoinoooan! (Mümkünse brutal ve hep birlikte)



                       Foo Fighters - Have A Cigar (Pink Floyd'dan ÇeviRme)


                            Duman - Helal Olsun (Bu da kendilerinden arak olsa gerek)

(İlk paragraftan sonrasını yazmayacaktım. Yazığım için başlığı da değiştirmeyeceğim.)

 Yama:
Ek$i Sözlük'te "insanın kendini en değersiz hissettiği an" diye bir başlık var. (buradan dümdüz gidebilirsiniz)
Resmen hayatımın sağlamasıdır bu başlığa yazılanlar(ın çoğu). Örümcek adama, süpermene ve bülent başgana sesleniyorum Bu gidişata bir dur demenin zamanı geldi geçti ve biz nerede yanlış yaptık a dostlar?

5 Eylül 2011 Pazartesi

İnsan-ül K.

Bedenim benim ülkem
kaç kişiysem orada,
o kadardır nüfusum.
Kaç yüzüm kadar yüzölçülse keşke,
ama boşlukta kapladığım yer kadardır
yüzölçümüm.

Derim sınırımdır. 
nefesim, bakışım ve sözcükler
hep geçerler sınırı.
Kimseden izin almadan
giderler başka ülkelere.

1 Eylül 2011 Perşembe

bir eylül gecesi (şiirli, müzikli yazı yazdım)

Bütün şairlerin Eylül ayı kutlu olsun. Yaşasın sonbahar imgesi, yaşasın dökülen yapraklar; ağaçlar,kuşlar, yağmurlar, dizleri yaralı çocuklar çok yaşasın. Sonbahar güzellikler getirsin, mutluluklar getirsin.

kendi bestelediğim bir şiirimden birkaç dize paylaşmak istiyorum sizlerle:
"kimse görmeden
ufuktan bir uzaylı geçiyor
geçinip gidiyoruz işte
bir de hakkı var
yanımda
o da selam söylüyor."


Bu da sonbahar şarkısı:


               Lake Of Tears - Forever Autumn

"but the night becomes you
and the secrets of the rain, they will stay the same
and the time will come soon
with the secrets of the rain and the storm again

coming closer every day forever autumn"