yazacak çok şey var ve yazmıyorum. yazmaya başladıktan sonra ne gerek var deyip bırakıyorum. yazmam gerektiği düşüncesinden uzaklaşmak için bir şeyler yapmaya çalışıyorum, ortamımı değiştiriyorum, çay koyup geliyorum "falan".
ne büyük bir haksızlık aslında. ne acımasızlık. ne "sahtekarlık".
söylenmesi gereken şeyler varsa söylenmeli. yoksa yazık olur, kendime karşı ayıp olur, içime dert olur, böğrüme öküz "falan" oturur.
oyunu oynayamıyorum artık. şaşmaz denge dünyanın neresinde var? olmayan şeyi aramak ya da yakaladığını sanınca aman kaçmasın diye uğraşıp durmak saçma.
bir şeyleri elinde tutmaya çalışmak çok saçma.
hiçbir şey yapmazsam hiçbir şey olmazdı. taşımayınca su durduğu yerde dururdu. bunlar sadece varsayım. gerçek çok farklı. suyu naylon leğenin içinde taşıyorum. öyle durduğu yerde duruyormuş gibi yapamıyorum.
oyunu oynayamıyorum artık.
bunca zaman yine iyi dayandım. su azaldıkça azaldı. yol kayganlaştı, yürümek zorlaştı. dengem şaştı.
bir de üstüne hayat ne kadar berbat dersem tam olacak. ama demem. tam olmasın. olduğu kadar olsun.
(belki yarın da "neden"leri yazarım.)
biraz emrivaki oldu, hoş olmadı.
Savatage - Edge Of Thorns
28 Nisan 2012 Cumartesi
26 Nisan 2012 Perşembe
Burada şair sevgilisine sesleniyor. bık bık bık.
22 Nisan 2012 Pazar
son günler
Godspeed You! Black Emperor - The Dead Flag Blues
The car's on fire and there's no driver at the wheel
And the sewers are all muddied with a thousand lonely suicides
And a dark wind blows
The government is corrupt
And we're on so many drugs
With the radio on and the curtains drawn
We're trapped in the belly of this horrible machine
And the machine is bleeding to death
The sun has fallen down
And the billboards are all leering
And the flags are all dead at the top of their poles
It went like this:
The buildings tumbled in on themselves
Mothers clutching babies picked through the rubble and pulled out their hair
The skyline was beautiful on fire
All twisted metal stretching upwards
Everything washed in a thin orange haze
I said, "Kiss me, you're beautiful..
These are truly the last days"
You grabbed my hand and we fell into it
Like a daydream or a fever
We woke up one morning and fell a little further down
For sure it's the valley of death
I open up my wallet
And it's full of blood
21 Nisan 2012 Cumartesi
18 Nisan 2012 Çarşamba
14 Nisan 2012 Cumartesi
12 Nisan 2012 Perşembe
"bu sefer kolunuzu sahici kolumla tutuyorum"
7 Nisan 2012 Cumartesi
şöyle bi on sene öncesine gitsem ya, ergen bunalımlarına balıklama dalıp çıkamasam ya, beni rakçılar kavırlasa ya,
kara delik diye bir şey varmış, tuttuğunu bırakmıyormuş. her şeyi hiçbir şeyin olmadığı bilinmeyen bir yere götürüyormuş. zamanı bile.
madem böyle bir şey var, dünyaya neden yüz vermiyor? dünyamız ne güzel. kara delik gelse, alsa götürse dünyayı, mutlu mutlu yaşasalar; gözlerden uzak, hiçbir şeyin olmadığı o yerlerde zirvelerinin doruklarına çıksalar olmaz mı?
akşama kadar buna benzer soruları birkaç kere soruyorum.
yaptıklarıma bakıp hayretler içerisinde kalınca kendimi aptal gibi hissediyorum. şaşırmış gibi yapıp ben neymişim diyorum. kendimle yeni tanışıyormuşum da yalakalığa başlamışım gibi çirkin bir hal. hiç sevmediğim şeyler. önemsemiyormuş gibi yapıyorum. yüz verince tepeme çıkarım diye korkuyorum.
sahi ben kendimden korkuyorum. vallahi bıktım.
6 Nisan 2012 Cuma
Gorgias
...
Polos: Bak Khairephon, dünyada insanların deneyimle elde ettikleri sayısız sanat vardır.
Çünkü deneyim, yaşamımıza, sanata göre yön verir, deneyimsizlik ise yaşamı rastlantıların
akışına bırakır. Kimi insan bu sanatı, kimi de şu sanatı seçerken, en iyi sanatları seçenler en
mükemmel insanlardır. İşte Gorgias da bu mükemmel insanlardan biridir ve sanatı bütün
sanatların en güzelidir.
Sokrates: Görüyorum ki Polos gayet iyi konuşuyor, Gorgias. Ancak Khairephon'a verdiği
sözü tutmuş sayılmaz.
Gorgias: Nasıl yani Sokrates?
Sokrates: Bana öyle geliyor ki sorulana tam olarak yanıt vermiyor.
Gorgias: Öyleyse kendin sor ona istersen.
Sokrates: Hayır. Ama eğer sen bana yanıt vermek istersen sana sormayı yeğlerim, hem de
seve seve; çünkü bütün bu konuşmalardan anladığım kadarıyla Polos karşılıklı konuşma
sanatından çok retorikle uğraşmış.
Polos: Neden Sokrates?
Sokrates: Çünkü Polos, Khairephon sana Gorgias'ın sanatının ne olduğunu soruyor, sense
onun sanatının ne olduğunu söyleyecek yerde, sanki eleştiriyorlarmış gibi bu sanatı övüyorsun.
(Platon: Gorgias ya da Retorik Üstüne)
5 Nisan 2012 Perşembe
3 Nisan 2012 Salı
1 Nisan 2012 Pazar
olmasaydı-hayatımız-eksik-olurdugillerden bir gün
Yedi "buçuk" insan.
Tren yolu.
Tuhaf.
mutlu olmanın ne demek olduğunu unutursam
yazı unutmaz.
Tabii "yine" tuhaf.
Bugün bahar geldi.
şaka gibi.
Tren yolu.
Tuhaf.
mutlu olmanın ne demek olduğunu unutursam
yazı unutmaz.
Tabii "yine" tuhaf.
Bugün bahar geldi.
şaka gibi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)