1. Protagonist-antagonist.
2. Oakley Hall. "How Fiction Works" adında bir kitabı var, kendisinin varlığından öyle haberim oldu. Biri birkaç kitabını Türkçe'ye çevirse de uğraştırmasa beni. Kimdir nedir bilen olsa da şöyle biridir, kendisi hakkında şuradan bilgi alabilirsin dese keşke. (Öyle biri hiç olmadı, belki de hiç olmayacak. Bu yaştan sonra mucizelere mi inanayım.) (Burada ve burada) (Oakley Hall'ü tanıyan derken onun kitaplarını okuyan birilerinden bahsediyorum. İnternette her şey var.)
3. How Fiction Works'ü çevireceğim. Sadece kendime. Altına da "Kendimce çeviren: Kendim" diye imzamı atacağım.
4. Herkes kendi işini yapsa ya. Yine de "ama". Olmuyorsa olmuyordur. Sultan Mahmut'u da andım gece gece.
5. Konumuzla hiç ilgisi yok: Pain Of Salvation'ın Iter Impius'unu dinliyorum sürekli. Niçe'yi de andım. Hani demiş ya "müziksiz hayat ılık bir kış günü yağmurlar yağarken tertemiz bir havada sokaklara çıkamamassdösd" Öyle değil tabii. Hatadır demiş. Müzik varsa konumuzla ilgisi yoktur "bazen". "Bazan". (Sözcüklere fazla takılabiliyorum bazan-bazen. Bazan daha güzel.)
6. Biraz kendim olayım. Önceki yazdıklarımı bu yüzden kaldırdım. Zira ben yazmışım gibi görünmediler bana, pek yabancıydılar. Kendimi bulamadım, canım sıkıldı. Kimsenin umurunda olduğunu da sanmıyorum.
7. Görünmezlik daha icat olmadı mı?
8. Bir defterim var. Adı: Üzerine Düşünülmeyen Sıradan Sözler Defteri. "İnsanoğlu hep anlatmadan anlaşılmak ister," cümlesiyle başlıyor. Birisinin blogundan almıştım bu cümleyi. Kim olduğunu bilemedim şimdi. Kendisine teşekkür ederim.
9. Beni ne şaşırtır? Beni ne şaşırtsın?
10. Cogito'nun "Şiir" sayısı odamda bir yerlerde hep karşıma çıkıyordu. Sürekli şiirden konuşuyoruz, biraz da susup okuyayım dedim "tekrar". Şiiri kullanıp atanlar o derginin o sayısını bulabilirlerse belki biraz ayılabilirler. Okurlarsa şiir düzmekle şiiri düzmek arasında nasıl bir fark olduğunu da umarım ki ayrımsarlar. Derginin şiir sayısını bulmak şiiri bulmak gibi zor gerçi. O zaman ne gerek var?
11. Tivitır'ın gündeminde birkaç dizi, birkaç da dizi karakteri vardı. Özene bezene küfürler falan ediyorum. (Küfürden rahatsız olanlar için "kötü sözler söyledim" diyeyim. Nabza göre. Accık kaypak, bizde böyle.)
12. Yahu benim bu insanların arasında ne işim var! (Babil kulesi de güzel bir kulemizdir.)
13. Adamın biri kitaplıktaki Nurullah Ataç'ın "Günce"lerini görünce "sen niye başkalarının güncesini okuyorsun" dedi. Seviyorum o adamı. Zıbırcık zıbırcık.
14. Aha bu şarkı da onun için:
Luxus - Zin Magazin
15. Ne haliniz varsa görün!
Yani. Dimi. Sanki.
21 Aralık 2011 Çarşamba
12 Aralık 2011 Pazartesi
iki parça - 8
(spoiler sayılabilir)
1. Sevdalılar Beni Anlar
2. İstersen
8 Aralık 2011 Perşembe
6 Aralık 2011 Salı
O eşsiz an geldi çattı!
Bloglar alemine karizmatik bir giriş yaptıktan aylar sonra fark edildim ve ve ve bir ödül aldım. Bu ödül için Joy'a çok teşekkür ederim. Ne gerek vardı, zahmet etmişsin falan gibi şeyler demeyeceğim. Basbayağı gerek vardı. Yüzyıllardır bu anı bekledim ve en sonunda benim de nurtopu gibi "7 gerçeğim" oldu.
Paylaşacağımız konu "hakkımızdaki 7 (yedi) gerçek". Aslında genelde yalan yanlış şeyler yazmam, yazdıklarımın çoğu gerçektir (gerçek?). (Bazıları 38 yaşında olduğumu falan düşünüyorsa onlardan özür dilerim. Halbuki ben de bütün şuara gibi her daim 17 yaşında olan bir insan evladıyım. Hayattaki tek amacım kendime faydalı olm as. Neyse.) Konu 7 gerçekliğim olunca önceki "gepgerçek" yazdıklarımdan farklı şeyler yazmak istiyorum. Yani oldukça "özgün" gerçekliklerle karşınızdayım. (1. maddeyi sildikten sonra buradaki "özgün" vurgusunun hiç mi hiç anlamı kalmadı, çünkü biraz araklamıştım birinden.)
1. Birinci gerçekliğime müdahale edildi ve sildim. Yerine başka gerçeklik bulunca yazarım.
2. Ne tür müzik dinlersin sorusuna "kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim" diye cevap veren insanlardan nefret ederim. Ben de kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim. Çok farklı türlerde sevdiğim şarkılar olabiliyor. Ama hayatta en çok hevi medıl sevdim. En sevdiğim grup Depeche Mode'dur. Hayatımdaki en önemli albüm de onların "Ultra" albümü. İkinci albüm Mavi Sakal'ın "Kan Kokusu" albümü. Üçüncü albüm de Sepultura'nın "Against" albümüdür.
3. Samimiyetsiz insanlara tahammül edemiyorum. O tür insanlardan hızla uzaklaşmak istiyorum. Uzaklaşamazsam da samimi olduklarını görene kadar onlara eziyet edebiliyorum. Yıllar sürebiliyor bu da. Ya onlar benden uzaklaşıyorlar ya da ben onlardan uzaklaşıyorum. Bir şekilde yolumuzu buluyoruz. (Bu samimiyetsizlik şeysi bende takıntı olmuş olabilir.)
4. 17 yaşıma kadar herkesin beni iyi bir insan olarak düşünmesini istedim. Hep iyi bir insan olarak anılmak için uğraştım. 17 yaşındayken acı gerçeklerle yüzleştim. Herkesin benim iyi bir insan olduğumu düşünmesinin imkansız olduğunu ancak o yaşımda anlayabildim.
5. Kendimi yalnız hissettiğimde kuytu bir yere gidip birinin beni orada bulmasını ve niye orada olduğumu sormasını beklerim. Bu boş bir bekleyiştir çünkü o kadar kuytu yerlere saklanırım ki birilerinin beni bulması neredeyse imkansızdır. Bu gerçekliğin de hep farkındayım. Hatta buraya yazdıklarım da o kuytular olabilir bazen.
6. Kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm çok olmuştur. Buna şaşırmam, zira anlaşılmak istediğimde anlaşılabildiğimi de biliyorum. Demek ki hep anlaşılmak gibi bir derdim yok. Ama Hep anlamak gibi bir derdim var. Anlamadığım bir şey olursa çok sinirleniyorum.
7. Burada bir milyon tane gerçeklik sayabilirim. 7 tanesi hiçbir şeye yetmez. Bu gerçeklik kavramını sorguladım ama burada bununla ilgili bir şey yazmayacağım(?) (Sanki doğruluk daha mütevazı ve daha öznel gibi görünüyor bana. Gerçeklik çok iddialı olduğu için bu kadarını yazabildim.) (Yazmayacağım dedikten sonra yazmak da bir gerçeklik sayılır mı acaba?)
1. (Sildiğimin yerine) Sevmediğim filmleri izleyebiliyorum, gıcık olduğum yazarların kitaplarını okuyabiliyorum, aptal insanlarla oturup çok ciddi sohbetler edebilirim, inanmadığım şeyleri söylediğim olur, inandıklarımı söylemediğim olur, bütün gece bir şeyler düşünüp sabahı beklemek çok güzeldir. En gerçek gerçeğim de yalan söylediğimdir herhalde. (Kombo gerçek oldu bu. Zirvede bıraksam iyiydi.)
Bu da şarkı:
Angus&Julia Stone - Paper Aeroplane
(Nobel'i bana verseler ödülü reddedip parayı alırdım. O parayla da kendime ada satın alırdım. Kimseye yardım etmezdim, uzak diyarlara giderdim. Ne güzel yaşardım öyle)
Paylaşacağımız konu "hakkımızdaki 7 (yedi) gerçek". Aslında genelde yalan yanlış şeyler yazmam, yazdıklarımın çoğu gerçektir (gerçek?). (Bazıları 38 yaşında olduğumu falan düşünüyorsa onlardan özür dilerim. Halbuki ben de bütün şuara gibi her daim 17 yaşında olan bir insan evladıyım. Hayattaki tek amacım kendime faydalı olm as. Neyse.) Konu 7 gerçekliğim olunca önceki "gepgerçek" yazdıklarımdan farklı şeyler yazmak istiyorum. Yani oldukça "özgün" gerçekliklerle karşınızdayım. (1. maddeyi sildikten sonra buradaki "özgün" vurgusunun hiç mi hiç anlamı kalmadı, çünkü biraz araklamıştım birinden.)
1. Birinci gerçekliğime müdahale edildi ve sildim. Yerine başka gerçeklik bulunca yazarım.
2. Ne tür müzik dinlersin sorusuna "kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim" diye cevap veren insanlardan nefret ederim. Ben de kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinlerim. Çok farklı türlerde sevdiğim şarkılar olabiliyor. Ama hayatta en çok hevi medıl sevdim. En sevdiğim grup Depeche Mode'dur. Hayatımdaki en önemli albüm de onların "Ultra" albümü. İkinci albüm Mavi Sakal'ın "Kan Kokusu" albümü. Üçüncü albüm de Sepultura'nın "Against" albümüdür.
3. Samimiyetsiz insanlara tahammül edemiyorum. O tür insanlardan hızla uzaklaşmak istiyorum. Uzaklaşamazsam da samimi olduklarını görene kadar onlara eziyet edebiliyorum. Yıllar sürebiliyor bu da. Ya onlar benden uzaklaşıyorlar ya da ben onlardan uzaklaşıyorum. Bir şekilde yolumuzu buluyoruz. (Bu samimiyetsizlik şeysi bende takıntı olmuş olabilir.)
4. 17 yaşıma kadar herkesin beni iyi bir insan olarak düşünmesini istedim. Hep iyi bir insan olarak anılmak için uğraştım. 17 yaşındayken acı gerçeklerle yüzleştim. Herkesin benim iyi bir insan olduğumu düşünmesinin imkansız olduğunu ancak o yaşımda anlayabildim.
5. Kendimi yalnız hissettiğimde kuytu bir yere gidip birinin beni orada bulmasını ve niye orada olduğumu sormasını beklerim. Bu boş bir bekleyiştir çünkü o kadar kuytu yerlere saklanırım ki birilerinin beni bulması neredeyse imkansızdır. Bu gerçekliğin de hep farkındayım. Hatta buraya yazdıklarım da o kuytular olabilir bazen.
6. Kimsenin beni anlamadığını düşündüğüm çok olmuştur. Buna şaşırmam, zira anlaşılmak istediğimde anlaşılabildiğimi de biliyorum. Demek ki hep anlaşılmak gibi bir derdim yok. Ama Hep anlamak gibi bir derdim var. Anlamadığım bir şey olursa çok sinirleniyorum.
7. Burada bir milyon tane gerçeklik sayabilirim. 7 tanesi hiçbir şeye yetmez. Bu gerçeklik kavramını sorguladım ama burada bununla ilgili bir şey yazmayacağım(?) (Sanki doğruluk daha mütevazı ve daha öznel gibi görünüyor bana. Gerçeklik çok iddialı olduğu için bu kadarını yazabildim.) (Yazmayacağım dedikten sonra yazmak da bir gerçeklik sayılır mı acaba?)
1. (Sildiğimin yerine) Sevmediğim filmleri izleyebiliyorum, gıcık olduğum yazarların kitaplarını okuyabiliyorum, aptal insanlarla oturup çok ciddi sohbetler edebilirim, inanmadığım şeyleri söylediğim olur, inandıklarımı söylemediğim olur, bütün gece bir şeyler düşünüp sabahı beklemek çok güzeldir. En gerçek gerçeğim de yalan söylediğimdir herhalde. (Kombo gerçek oldu bu. Zirvede bıraksam iyiydi.)
Bu da şarkı:
Angus&Julia Stone - Paper Aeroplane
(Nobel'i bana verseler ödülü reddedip parayı alırdım. O parayla da kendime ada satın alırdım. Kimseye yardım etmezdim, uzak diyarlara giderdim. Ne güzel yaşardım öyle)
4 Aralık 2011 Pazar
bu sefer başlık yok
Gecenin bir yarısı, sosyalleşme çabasında bir insan, sıkılıp msn var mı diye sorduğunda yıllardır kullanmıyorum diye cevaplamama şaşırdığı için başka bir yoldan bana ulaşmasına izin verdim. 03:50. msn kullanmadığıma şaşırabilen insanlar tuhaf geliyor bana. Konuşmaya değer gördüm.
Bu saatte bana ulaşabilmen lükstür dediğimde "Kendini bir lütuf mu sayıyorsun?" diye sordu. "Belki sıkılmışsındır, bir işe yararım diye kabul ettim seni" diye cevapladım. Benden lütuf mu olur durduk yere?
Ne bekliyor benden? Sosyalleşmek, yeni insan tanımanın heyecanı, dağarındaki insan varlığına yeni birini eklemek, bir sevgili bulmak, sadece konuşulabilecek biri? Ne beklenebilir? "İnsanlar birbirleriyle niçin konuşuyorsa ben de seninle onun için konuşmak istedim, başka anlam arama" dediğinde sabah oluyordu. O saatte gıcık biriyle nasıl konuşulacağını defalarca etüt etmiş olmalı, damarına basmaya çalıştıkça ilgisini çektiğimi hissettim. Oldukça sıkıcı. Direngen tavırlar, bunaltıcı klişeler vs
Her şey basit. Eklemek ne kadar kolaysa çıkarmak da o kadar kolay. Her şey hemencecik oluyor.
Uyuyorum dedim, uyudum. Ne kadar kolay. Sevmiyorum böylesini.
İnsanlar sıkıcı. Hatta "Cehennem başkalarıdır." Hatta "oha." O kadar da değil mi?
------------------
Uyandığımda benim için sabahtı, çoğu için öğlen. Yıllardır olduğu gibi.
Şu saatlerde kahve içmek istedim. Bir de bir şeyler yazmak. Kendimle ilgili düşündüm.
Kahve köpürmedi. Oturup karşılıklı bir kahve içelim desem kime diyeceğim? Başkalarının yazdıklarını da okuyamadım. Edebiyat, felsefe dergileri bir yanda. Hepsi çok ağır. Bugünlerde her şey beni aşıyor.
Kendimle karşılıksız oturup köpüksüz kahve içtim. Birinin uzanıp kendi yanaklarından öpmesi gibi. Karşılıksız diyorum. Kendimden bir şey beklemiyorum.
Kim benimle niye konuşur? Benimle ne konuşulur? Kim, niye bilmek ister?
Bir de yine aynı:
"Evreni ateşe vermeyi düşledin; ve alevini kelimelere geçirmeyi, bir tekini tutuşturmayı bile başaramadın!" Cioran
----------------
Son olarak şunu diyeceğim:
Adele bence dünyanın en güzel şarkıcısı. Şu an için. Her şeyiyle öyle geliyor bana.
Adele - Set Fire To The Rain
Bu saatte bana ulaşabilmen lükstür dediğimde "Kendini bir lütuf mu sayıyorsun?" diye sordu. "Belki sıkılmışsındır, bir işe yararım diye kabul ettim seni" diye cevapladım. Benden lütuf mu olur durduk yere?
Ne bekliyor benden? Sosyalleşmek, yeni insan tanımanın heyecanı, dağarındaki insan varlığına yeni birini eklemek, bir sevgili bulmak, sadece konuşulabilecek biri? Ne beklenebilir? "İnsanlar birbirleriyle niçin konuşuyorsa ben de seninle onun için konuşmak istedim, başka anlam arama" dediğinde sabah oluyordu. O saatte gıcık biriyle nasıl konuşulacağını defalarca etüt etmiş olmalı, damarına basmaya çalıştıkça ilgisini çektiğimi hissettim. Oldukça sıkıcı. Direngen tavırlar, bunaltıcı klişeler vs
Her şey basit. Eklemek ne kadar kolaysa çıkarmak da o kadar kolay. Her şey hemencecik oluyor.
Uyuyorum dedim, uyudum. Ne kadar kolay. Sevmiyorum böylesini.
İnsanlar sıkıcı. Hatta "Cehennem başkalarıdır." Hatta "oha." O kadar da değil mi?
------------------
Uyandığımda benim için sabahtı, çoğu için öğlen. Yıllardır olduğu gibi.
Şu saatlerde kahve içmek istedim. Bir de bir şeyler yazmak. Kendimle ilgili düşündüm.
Kahve köpürmedi. Oturup karşılıklı bir kahve içelim desem kime diyeceğim? Başkalarının yazdıklarını da okuyamadım. Edebiyat, felsefe dergileri bir yanda. Hepsi çok ağır. Bugünlerde her şey beni aşıyor.
Kendimle karşılıksız oturup köpüksüz kahve içtim. Birinin uzanıp kendi yanaklarından öpmesi gibi. Karşılıksız diyorum. Kendimden bir şey beklemiyorum.
Kim benimle niye konuşur? Benimle ne konuşulur? Kim, niye bilmek ister?
Bir de yine aynı:
"Evreni ateşe vermeyi düşledin; ve alevini kelimelere geçirmeyi, bir tekini tutuşturmayı bile başaramadın!" Cioran
----------------
Son olarak şunu diyeceğim:
Adele bence dünyanın en güzel şarkıcısı. Şu an için. Her şeyiyle öyle geliyor bana.
Adele - Set Fire To The Rain
göze batmak
kaf dağında yaşamak.
hayalde bile gözün yetişemediği kadar yüksek bir yer, ulaşılmaz ama var. "olan" nasıl ulaşılmazdır? ulaşılmazsa nasıl "ol"muştur?
göze batmak olumsuzsa olumlu bir şey gibi görülmesi yanlıştır.
bir yanlışın doğru cevap olduğu da olur.
o yanlışı nasıl yapabildi? ben bu yanlışları nasıl yapabildim?
o beni anladığında, ben onu anladığımda "nasıl"ları da anlayabileceğiz.
ama bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapalım diye uğraşan insanları hiçbirimiz anlamayacağız.
ve hiç affetmeyeceğiz onları. anlasak bile.
bütün hayatımı onları affetmemeye adayabilirim.
kaf dağında yaşayan ulaşılmaz olduğunca büyük görür kendini. orası yoksa, olmayan yerde yaşayan hayal dünyasında yaşıyordur.
olmayacak olsa hayal dünyası olmazdı.
o yüzden her şey tümüyle yanlış da olabiliyor bazen. hayal dünyası vardır, ama yoktur. hem var hem yok olan nasıl olmuş, nasıl olmamış hiç aklım ermiyor.
aklım erecek.
unutmayacağım.
göze batmak olumsuzsa olumlu bir şey gibi görülmesi yanlıştır.
bir yanlışın doğru cevap olduğu da olur.
ama bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapalım diye uğraşan insanları hiçbirimiz anlamayacağız.
onlar yokmuş gibi de davranamayacağız.
puf.
Telepathy - Fracture
hayalde bile gözün yetişemediği kadar yüksek bir yer, ulaşılmaz ama var. "olan" nasıl ulaşılmazdır? ulaşılmazsa nasıl "ol"muştur?
göze batmak olumsuzsa olumlu bir şey gibi görülmesi yanlıştır.
bir yanlışın doğru cevap olduğu da olur.
o yanlışı nasıl yapabildi? ben bu yanlışları nasıl yapabildim?
o beni anladığında, ben onu anladığımda "nasıl"ları da anlayabileceğiz.
ama bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapalım diye uğraşan insanları hiçbirimiz anlamayacağız.
ve hiç affetmeyeceğiz onları. anlasak bile.
bütün hayatımı onları affetmemeye adayabilirim.
kaf dağında yaşayan ulaşılmaz olduğunca büyük görür kendini. orası yoksa, olmayan yerde yaşayan hayal dünyasında yaşıyordur.
olmayacak olsa hayal dünyası olmazdı.
o yüzden her şey tümüyle yanlış da olabiliyor bazen. hayal dünyası vardır, ama yoktur. hem var hem yok olan nasıl olmuş, nasıl olmamış hiç aklım ermiyor.
aklım erecek.
unutmayacağım.
göze batmak olumsuzsa olumlu bir şey gibi görülmesi yanlıştır.
bir yanlışın doğru cevap olduğu da olur.
ama bir yerlerde bir şeyleri yanlış yapalım diye uğraşan insanları hiçbirimiz anlamayacağız.
onlar yokmuş gibi de davranamayacağız.
puf.
Telepathy - Fracture
2 Aralık 2011 Cuma
iki parça - 7
dedicated to "Abuk","50 Kuruş","Hamburger" and "Kopan Düğmeler".
The Killers - Somebody Told Me
Body Rockers - I Like The Way You Move
The Killers - Somebody Told Me
Body Rockers - I Like The Way You Move
ve tabii "BIOS Günü".
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)