5 Ekim 2011 Çarşamba

Not

“Algılarımızın keskinliğini arttırmak için hayatımızın temposunu düşürmemiz gerektiği aşikâr. Neden yavaş tempolu filmleri sevdiğim ve böyle filmler yapmak istediğimin nedenleri de burada yatıyor zaten.” Nuri Bilge Ceylan

Anlatmak istediğim tam da buydu.

6 yorum:

nomen dedi ki...

Algıda keskinlik...Ya da puslu bir esriklik...Kesinlik korkusu.

N.B.C filmlerindeki yavaşlığa sinmiş müthiş hız hep şaşırtmıştır beni yine de.

öykü dedi ki...

sındırerek
farkına vararak yasamak lazım hayatı

white rabbit in the forest dedi ki...

yaşamak istediğim tam da buydu.

Pho.to.troph dedi ki...

Bozkırın kirli sarısında tünemiş taşra sıkıntısını anlatırken, alışıldık yavaşlığına koyu bir huzursuzluk tonu da atmış usta.

Doktorun yanağına sıçrayan kan hükmünde her şey. Biraz suç, biraz kader, biraz keder ve çok insan.

Altyazı'nın verdiği Kurgu Günlükleri okunmalı.

alter ego dedi ki...

Ne için sanki değil mi? Sürekli sağa sola yetişebilme çabasıyla ömür tüketmek, insanlığın bir tür olağan yaşam biçimi oldu. Sürekli herkes birbirine yakınıyor kafasını kaşıyacak vakit bulamamaktan. Ama diğer yandan da bunu kimse garipsemiyor. Ve algılar gerçekten köreliyor. İnsanlar duyarsızlaşıyorlar. Sanırım bu yüzden insanlar bu durumdan hoşnut bile olabiliyor. Bir tür uyuşturucu gibi bünyelerini teslim ediyorlar.

bilge dedi ki...

fotoğrafçı bi arkadaşım var, dün tam da bunu konuşuyorduk. haydarpaşaya gidip manzara seyretmek üzere yürürken ben devamlı güne yetişmeye çalışmanın üzerimde bıraktığı alışkanlıkla çok hızlı yürüyordum. arkadaşım döndü ve dedi ki "bi fotoğrafçıya göre 8. vites yürüyosun! az yavaş ol. yanından an'lar akıyor farkında değil misin?" çok haklıydı.

nuri bilge'nin filmlerindeki bakış açısı bu sebepten etkileyici kılınıyor.