uyarı: +24'tür efendim.
"ulaşmaya çalıştığın şey yerinden kımıldamıyor. ulaştığın zaman ulaşmış olacaksın ona. erişilmez değil onlar. yakınlık-uzaklık söz konusu olabilir ama erişilmez değiller.
erişilmez "kılmak" konusuna diyecek bir şey bulamıyorum. erişilmez olmasının ayrı bir önemi vardır diye düşünülebilir. bu, sevgilisine kavuşamayan insanın hali gibidir: bizi mahveden şeylere "aşkla" bağlanmanın yolu kavuşamamaktan mı geçer illa?
bundan fazlasını beklersen daha iyi olur, belki beklediğine değer diyorum ben de. hayatı bir çırpıda özetleyiveren white rabbit'e de diyorum aynı şeyi. bazı süreçler daha az hasarla atlatılabilir. gereğinden fazla mı iyimserim acaba?"
Böyle bir yorum yazdım alter ego'nun bir yazısına. Onun alanında yer işgal etmeyeyim diye yazdıklarımı buraya -kendi alanıma- almak istedim. Söyleme rahatlığı açısından bir değişiklik ummuştum fakat o kadar da kolay değil bu. Devamını da getiremedim. O yüzden burada biraz saçmalamaya karar verdim.
Burasının -çünkü öyle günlüğünün- rahatça küfredebileceğim bir yer olduğunu düşünüyordum. Aşağılık bir rahatlama yöntemi olarak küfüre karşı değilim. Tabii ki kimseye zarar vermemek, kimseyi incitmemek ilk-koşuluyla. Öteki koşul ise bu küfürün "seksist" olmaması. Ee, ne kaldı geriye? Dahası var ama onu da ben yapmam, bana göre değil. Pekala şöyle diyebilirim ama:
"İşte, bu boktan dünyanın bana ait olduğunu sandığım bir parçasında bile ben rahatça küfredemiyorum." Söyleme rahatlığı da neymiş? Ne rahat ne rahat, ki ben rahat yaşamayı seven biri de değilim maalesseeeffff.
Neyse, hayata kafa göz girişesim, uçan tekme atasım var. Ama yapmam. Çünkü kadına yönelik şiddete karşıyım!
Madem saçmalıyorum, şununla da jübilemi yapayım:
GENÇLİĞİMİZ NEREYE GİDİYOR? (İBRETLİK BİR PAYLAŞIM):
Ketum - Katliam Ala Franga
9 yorum:
hacı, bence de daha fazla saçmalama artık. şarkıyı beğendim. +1.
Katliam A-la Franga
Gettolar yanarken sebebini ararsın
Görmezsin, bilmezsin, katliam yaparsın
Emperyal amacın, emmektir herşeyi
Topraktır, paradır, emektir çaldığın
Cezayir yanarken paranı sayarsın
Herkesi suçlayıp katliam yaparsın
Ateş: yanarken insanlar
Şiddet: dinmeyen bir öfke
Dinle: işte bu kıyamet
Gaddar bir medeniyet...
Sömürge... işgal...
Emperyal... eziyet...
(kimliğimi ifşa edenin bir daha blogunu okumam ona göre. dalga geçecekseniz de üsturuplu ve anonim dalga geçin lütfen.)
evet, çok güldüm, koptum, yarıldım. eminim bazılarınıza tanıdık gelecek bu.
(şşş.)
vidoyu izledim, yorumlarımı (kimliğini ifşa etmek ve üsturuplu bir şekilde mikkemmel bir şekilde dalga geçmek için) saat 12yi bekleyeceğim.
sübhanallah ibretlik bir paylaşım kardeşim. gençlik nereye gidiyor (burada tasviri çok zor bir gülme ifadesi var).
o değil de ben seni bekliyorum hala. çay koydum, sen daha yoksun. gel de benim yanımda ifşa et kimliğimi. hem tasvirini de rahat rahat yaparsın, jest ve mimiklerinlen.
tasvir deyince aklıma nedense tasvir-i efkâr geldi. durumum gerçekten vahim benim. daha her şeyin başında sayılabilirdim halbuki. bak bekliyorum hala. bulaşıklar da bekliyor.
bu arada tasvir yapılmaz edilir sanki. ama olsun bulaşıklar hala bekliyor. hayat ne garip.
aşkla bağlanmanın yolu kavuşamamaktan geçiyor olabilir. bizi mahveden bir şey varsa ona bağlanmak için kavuşamama haline gerek yoktur zaten.
ibretlik paylaşım karşısında koptum. şu gençlik bu haldeyken bir yere gitmesin zaten ya. bu arada izlerken müziğin (pardon böğürtünün) sesini tamamen kapatmayı ihmal etmedim :)
zat-ı şahaneleri öyle diyorlarsa öyledir.
söylediklerimin bana pek etkisi olmuyor ama kendi sözlerimi senden duymak beni kahredebilir diye de düşünürüm bazen. o meşhur aksiseda meselesine bulaştırıp suyu bulandırmadan söyleyeyim, 'öylesine' olanlara fazla takılmamak gerek. senden aksedenler işi ciddiye bindiriyor çünkü, 'öylesine' olmaktan çıkabiliyor.
kavuşamadıkça en basit hayatların bile erişilmez hale gelmesinden bahsederken çıtayı o kadar da alçakta tutmamamız gerektiğini anlatmak istemiştim. biraz yanlı davrandım, çünkü;
1. özetleme meselesiyle ilgili
2. uzun yazma meselesiyle ilgili
aşırı tepkiler vermeme sebep olabilecek sorunlar yaşıyorum. asıl düşündüklerime karıştı bunlar, yayıldıkça yayıldılar.
bizi mahveden bir şey yok, olmasın. beni mahveden şeyler var. ben bunları atlatırım, hepsinden kurtulduğumda geriye bir şeyler kalsın istiyorum. bir hiç uğruna bunca çileye katlanmak çok koyar çünkü.
bizi mahveden bir şey varsa ona bağlanmak için kavuşamamak gerekmezdi. yine de kavuşamadıkça bağlanabilirdik. insan bazen yürürken nereye gittiğini unutabilir, varmaktan çok yolda olmak daha iyi gelebilir ona. sevgiliye giderken yola aşık olan niceleri var.
seni bulunca bırakmayayım dedim. böyle yazdım işte. biraz daha dur burada.
--------
seni o böğürtüye maruz bırakmak istemezdim :) işte dedim ya "müzeyyen"i bulsaydım her şey bambaşka olabilirdi. gençliğin halini hiç beğenmiyorum ayrıca.
müzeyyen 4 saniye falan sürüyordu. onda sesi kapatmana da gerek kalmazdı hem. keşke bulabilseydim. bu seferlik affet artık.
Ah keşke öyle olsa; aşkla peşinden koşulası şeylerle uğraşmış olsaydım bunca zaman. O zaman dediğin gibi yolların tadını çıkartabilirdim. Ama her şey zorunluluktan başka bir şey değil. Herkes zorunluluklarına teslim ve yaşamak istiyorsan sen de bu dünyanın zorunluluklarına katılmalı ve katlanmalısın. Bu yüzden çok talep var. Herkes peşinde koşunca değerleniyor. Hâlbuki ne değersiz şeyler bunlar. Dediğim gibi bu pek bir şey ifade etmiyor bana henüz erişmediğim halde. Eriştikten sonrasını var sen düşün. Sanırım o zaman o satırları yazan adamdan da beter olacağım zira o en azından erişirken bile birçok beklenti içinde olmuştur eminim ki.
Dün bir arkadaşım; “tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak” dedi bana. Bu sözü, beni tanıyan, beni bilen, 30 küsur yaşında bir insan söylüyorsa vardır bir bildiği. Bir büyüğümden aldığım güzel bir nasihat işte. Sahi, herkes biliyor benim ne mal olduğumu. Bu yüzden köşe bucak kaçıyorum belki de.
Neyse bunlar can sıkıcı şeyler. O yazıyı denk geldim paylaştım öyle ve sonra da üzerine öylece gelişti. Bunu bir daha yapmamaya çalışacağım. Özür diliyorum herkesten.
Eyücübilleh bu ne ibretlik bir paylaşım böyle :) Ama orada, o, sanki orada, öyle… :) Tamam tamam sustum :)
Bizi mahveden şeylere "aşkla" bağlanmak için kavuşamamak gerekli herhalde. Acı bilgi.
Başlangıcı ve gidişatı enteresan bir yazı. Farklı bir mantık yürütmeye çalışırken, sarpa-sardırdı beni.
Öğreniyoruz işte.
kendime iyi şeyler etmediğimi düşündüğümde yazılar bambaşka yerlere gidebiliyor. farklı zamanlarda yazılan yazıdan, ruh hali yüzüğünün yaptığı gibi, istatistiki bilgiler umuyorum. zigzag şeklinde çizgilerle dolu bir tablo sunuyor bana. biraz tuhaf ama gerçek değil.
bile bile denetimli hatalar yapılabilir değil mi? nereye gidebileceğimi merak ediyorum bazen.
bir de vuslat için katil derler.
Yorum Gönder