30 Mart 2011 Çarşamba

-1- 

"benliğimi çevreleyen bu saçma dünyayı, o dünyayı oluşturan insanları ve onların yaşayışlarını anlamlandıramıyorum. doğal olarak bununla doğrudan ilişkili olan kendi dünyamı, kendi yaşamımı da..."


Anlam aramaktan sıkıldım...

Her şey biz onu duyana kadar anlamsız ve anlamları biz oluşturuyoruz. Sözcüklerin bizden önce var olması bir şeyi değiştirmiyor; bizim bakışımızla farklı şekillere bürünüyorlar ve bunu defalarca yapabiliyorlar. Her insan farklı duyumsuyor dünya üzerinde ne varsa. Görüntüler ve sesler sandığım kadar az değiller.

Anlam aramak yersiz, anlamlandırmak gerek. Bunun için de bazı şeylere ihtiyacımız var: duyulara mesela... Değer fikrini kafamdan atmam gerektiği gibi bu anlamlardan da uzaklaşmalıyım sanırım. Çünkü bir şey duymuyorum bazen.

-2-

Bir başkasının gökyüzünde uçan kuşların beni ilgilendirmeyeceği sanısına nasıl kapıldım bilmiyorum, ama besili kargalardan sonra güvercinleri ve serçeleri görmek, görebildiğim kadarının benim olduğunu düşündürüyor. Başkasının olamaz bu gökyüzü ve kuşlar.

-3-

Beklenmedik zamanlarda, umulmayan güzelliklerle karşılaşmanın nasıl olduğunu da gördüm. Dünya üzerinde hiçbir şey kaybolmuyor, algılayamadıklarımızı yok sayıyoruz ya da aklımıza getirmiyoruz. Düşünemediklerimi düşündüren şeyleri seviyorum. Bir Oruç Aruoba kitabı olmadık zamanda çok farklı yerlerde iyi hissettirebiliyor.

-4-

Sözcüklerle oynadığım gibi hayatımla oynuyorum. Birkaç dakika sonrasını kurgulayıp neyi değiştirip değiştirmemem gerektiğine karar vermeye çalışmak sürekli hale gelince tehlike çanları çalıyor ve kendimi durdurmam gerektiğini düşünüyorum. Oynadığım oyundan sonra da aptal cesaretimden dolayı kendimi kutluyorum. Bazı şeylerin şakası bile tehlikeli.
Bazen gerçeklikten nefret etsek de onsuz yapamıyoruz...

-5-

Kaybolmayanların oyununu da oynamalıyım. Olmayan olsaydı nasıl hissederdi, duymadıklarımı duysaydım ne duyadım, görmediklerimi görseydim ne görürdüm?

Söylemediklerimi söyleseydim ne söylerdim?

Ve ağaçlar konuşmuyor mu aslında?

-6-

En keyifli anların bir anda can sıkıntısına dönüşmesi kadar korkunç bir şey yok. Hep başıma geliyor bu.

-7-

Oluklar yavaşça doluyor. Bütünlüğümü sağlıyorum bazen.

-8-

Bazı şeylerin hiç olmaması ve çok fazla olması aynı şeydir. Bilgi mesela.

Bir kitapta okuduğumda ne kadar da doğru olduğunu düşünmüştüm. Şimdi insanlar için de düşünüyorum bunu.

-9-

Tuhaf insanların arasında tuhaf bir yaşantı... Düşünülecek çok fazla şey var... Sessizlik çok fazla, umursamazlık, duyarsızlık ve kötülük çok fazla, susuzluk, yorgunluk ve sevimsizlik de öyle. Hangi birine yetişeceğimi şaşırıyorum.

-10-

"-5-"

Gölgesine basan adam bununla ilgili planlar kurmuştu boş bir anında ve neler yapabileceğini hayal etti. Sonra da üşengeçliğinden bir yerlere yazmadı ve bir kısmını unuttu. Yazmak bazen de not almaktır.

-11-

*Bu karmaşanın içinde kitap okuyabilecek zamanı bulduğum için seviniyorum.

*Koskocaman oldum zaten, daha da büyümeye ne gerek var!

*Spor yapmak çok iyi, daha rahat nefes alıyorum artık. Ama yanlış havayı soluyorum sanki.

*Biri beni dövmeye kalktı geçende. Kendisine karşı gelmediğimi görünce vazgeçti ve sanırım bana acıdı veya korktu. Bense kendime şaşırıyordum o an. Bana saldıran birinin karşısında öyle durabilmek benim için çok önemliydi. Başkalarından değil kendimden korkuyorum.

*Kötü olanlardan uzaklaşmak için yeni yöntemler buldum ve hepsi işe yaradı.

*Düşünüp yapmamak boşa bir çaba. Düşündüklerimi yapınca nasıl da iyi şeyler düşünebildiğimin farkına varabiliyorum. Yapmadığımda öylece kalıyorlar hiçbir işe yaramadan. Bazen düşündüklerimi yapmak işleri berbat edebiliyor.

Çoğunlukla eğleniyorum bununla.

-12-

Çok şey eksik.

2 yorum:

white rabbit in the forest dedi ki...

"Bazı şeylerin hiç olmaması ve çok fazla olması aynı şeydir."
insanlar mesela..

çok sevdim bu yazdıklarını..

negatif dedi ki...

çok sev...

ben de çok seviyorum...