23 Mart 2011 Çarşamba

"yaşanılan bir gün,
kendisinden daha fazla-
olabilir mi?"

Zaman algısı...

Hep düşünüyorum. Burada bir hayat yaşıyorum ve benimle aynı anda sayısız hayat yaşanıyor. Benim olduğum yerde bir tek ben varım.

Diğer hayatların yaşandığı yerde yokum. Şu anımda, olduğum yerdeyim sadece.

Başkalarının olduğu yerde de vardım, fakat zamanım farklıydı. Onların anları geçip gitti, bastıkları yerlere ben de bastım.

Benim hayatımın yanından başka hayatlar geçip gitti. Bazen geriden seyrettim, bazen kendi hayatımla kesiştirdim onlarınkini, bazen görmedim; geçip gittiler. Yaşadıklarım hep az geldi, başka hayatları merak ettim. Hiç yaşayamayacağım şeyler gösterdiler bana. Kitaplar, filmler, hayaller, dostlar ...  anlattılar hep.

Bir sürü hayat... Bir an hepsini birden yaşayabileceğimi hissedip ayağa kalkıyorum ve büyük bir hayalkırıklığıyla oturuyorum. Yaşayacağım! Mümkün mü böyle bir şey?

Sonsuz bir hayat yaşayabileceğim kadar zamanım var. Hep bunu düşünüyorum.

Günler bu yüzden geçmiyor. İçinde bulunduğum anların sonu yok. Zaman geçmiyor. Akıp gidenin ne olduğunu anlamıyorum.

İçime doğru oluklar yarattım düşüncelerden, biriktiriyorum. Bekliyorum.

Başkalarının olduğu yerde sayısız hayat yaşayacağım ve hiçbir şeye zamanım olmayacak yine. Hayatın anlamsızlığı burada. Hayatın anlamsız olduğunu düşünmek de anlamlı bir şey düşünmek miydi? Başkalarının sayısız hayatının içinde küçük rollerim olacak ve onlarla aynı anda oralarda olmayacağım, bazen onların yaşayacağı anları önceden yaşayacağım. Bir günlerin içine birçok günler sığdıracağım ve hiçbirini yaşamayacağım, kenarda dursunlar, bakıp duracağım. Ve bir hayat yaşayacağım kendisinden eksik, kendisinden fazla, bir gün bir günden fazla bir hayat ki bu benim hayatım olacak: en yaşanılası anlarla süslenmiş, iyisi ve kötüsüyle kendime ait bir hayat. Diğerleri de yaşayacak tıpkı öncekilerin yaşadığı gibi. Birileri yazacak, filmler çekecekler, gösterecekler, duyuracaklar... Hayaller kuracağız hep birlikte. Binlerin içinde birler, onlar, yüzler olacak. Onlar... Yüzler... Hepsini yaşayacağım.

Bir sürü hayat... Bir an hepsini birden yaşayabileceğimi hissedip ayağa kalkıyorum ve büyük bir hayalkırıklığıyla oturuyorum. Mümkün mü hepsini şu ana sığdırabilmek?

Sonsuz zamanım var. Günler bu yüzden geçmiyor bazen.
Hiçbir zaman yetmeyecek kadar zamanım vardı bir zamanlar.
Şimdi her şeyi yapabilirim. Çünkü yaşadığım günler hep kendilerinden fazlalar, hep çoklar, hep geçmiyorlar.

Zaman... Ruhun gel-gitlerini ölçüyor gibi... Bazen hızlı, bazen yavaş... Akmayışından biliyorum hallerimi. Ve umutlandırıyor beni. En yarınsız günlerimde, bir umuda ihtiyacım olduğunda başka umutlar aramıyorum ondan başka. Çünkü bir günün içinde bir ömür var ve ara verdiğim bu hayatı kaldığı yerden yaşamak zorundayım.

...

Hiç yorum yok: