28 Ağustos 2012 Salı

talihsiz bir hikaye: hakkı bulut dinlerken yakalanacağım diye ödüm kopmuyor

ironiyi fark edemediğimizi belli eden şeyler söylersek küçük düşer miyiz?
küçük düşersek dünyanın sonu gelir mi? gelirse dünyanın mı sonu gelir? dünyanın sonu mu gelir? 

insanlardaki ayıplanma korkusu. başkalarının fikirlerine ve sözcüklere bağımlı yaşama. başkaları bir şeyler söylüyor diye söyleme ihtiyacı hissetme. yüceltilmiş, ayin gibi yaşanan yalnızlıklar. asıl olması gerekenleri düşünmemeler. çabasızlık. ... (alt alta yazsaydım bir "şiir" de olabilirmiş bunlar - ilhamesk şiir - kuyu şiiri - iiri - iri - ri - i)

kendimi bunları umursamayan biri olarak hayal ediyorum. sandığımdan daha çok şeyi umursuyor olduğumu anladığımdan beri. oluyor böyle şeyler - 



Radiohead - Street Spirit

3 yorum:

abuk dedi ki...

hakkı bulut candır.

içeriğe gelir isek;
ben bir şey icat etsinler istiyorum. yeri geldiğinde, tuşuna basınca insanların ağızlarını kapatacak çok işlevli bir uzaktan kumanda. etraf ne güzel sessiz olurdu değil mi?

ben geçen gün kendimce bir keşif yaptım (ne kadar eğleniyorum kendimce bak burada mesajı veriyorum hemen almalısın). altıma yapmadım tabi ki. bu zamana kadar hiç yapmadığım bir şeyi yaptım, birisine, bu zamana kadar olmadığım bir şekilde karşılık verdim. sonuç? sonucunda da bu zamana kadar içinde ne tuttuğu varsa döktü ortaya bana dair. ikiyüzlü bile oldum. sen hesap et.

insanlar çokluk karşısında bir insan olduğunu unutuyorlar. yani her zaman sen yumuşakbaşlı bir insan olursan insanlara, o insanlar senin insan olabileceğin gerçeğini gözardı ediyorlar. hiç beklemedikleri olumsuz bir tepki verdiğin zaman da, senin adının önüne ikiyüzlü sıfatını koyuveriyorlar. çok eğlenceliydi bunu itiraf ediyorum. sonra, daha çok üzerine gittim bu durumun. olduğu gibi içimdekileri yontmadan (çünkü bu zamana kadar ben insanlar kırılmasın, aman üzülmesinler diye kendimi yamulturken, olan hep bana oldu. insanların bir şey öğrenebildiği falan da yok) olduğu gibi söyleyince, karşıdaki insan afalladı bir güzel. halbuki ben genelleme yaparak bir şeyler söylerken, o benim söylediklerimi olduğu gibi kendi üzerine alınmaya devam etti.

olumsuz bir şekilde derken sanırım biraz yanlış oldu bu açıklamam. tamamen, o insan tarafından bana bu zamana kadar nasıl davranılmışsa biraz o şekilde davranmaya çalıştım. biraz alaycı bir dille karşılık verince söylediklerine. sonucu yukarıda anlattığım gibi oldu.

gerçi bu yeni bir keşif değil. zamanla yapmayı unuttuğumuz şeyler aslında. ama ben yeterince eğlendim. insanların suratına çatır çatır hatalarını, yanlışlarını çarpmak lazımmış. üzerimden yük kalktı yeminle. kuş misali hafiflemiş durumdayım.

ben bunları niye anlattım peki? amme hizmeti yapmıyorum elbette. sırf insanların bir şeyler söylemiş olmak için söylediği şeyleri düşününce buralara kadar getirdim. ama sor bakayım niye getirdim?

sırf şu güzelim şarkının hatrına susuyorum.

bir de, içimde uyanan bir canavar var haftalardır. onun sesini duydukça hep haykırasım geliyor;

"bu canavarı siz yarattınız ey insanlar!" diye. yarattığınız şeyi görüp de şaşırma gafletine düşüyorsanız şayet, ben doğru yoldayım demektir.

abuk dedi ki...

olm bu yorumdan çok güzel bir yazı çıkarırmışım ben. neyse. en azından en son paragrafımı alıp da koyayım. bir de, sanırım ben yazmayı unutmuşum. cümle kuruluşlarımı yiyeyim.

negatif dedi ki...

parçalar halinde yaşadığımız şu hayatın aslında bir bütün oluşturduğunu düşünmeye fırsatımız olmadığından olsa gerek, her şeyi parçalar halinde almaya çalışıyoruz. bir saat önce söylediklerimiz yıllardır söylediklerimize eklenmeyebiliyor, ya da anlık hallerimiz genel halimizin içinde eririlemiyor. tahammül sınırları iyice daralmış. herkes herkesin yerine birini koyabiliyor, hatta empati diye bir şey bile var, kendilerini başkalarının yerine koyduklarını iddia eden insanlar bile. kimsenin yeri doldurulamaz değil. çünkü "insan" çok, her yerde onlardan birini bulabilirsin.

ben "eski kafalı" olarak yaşamaya devam edeceğim. insanlardan kolay vazgeçmeyeceğim ve onlara kötü şeyler söylemem gerektiğine inandığımda lafımı esirgemeyeceğim. iyiyi ve güzeli; kötüyü ve çirkini yeri geldiğinde anmak gerek.

sözlerimizin etkisi azalıyor. çünkü başkalarının nazarında bütünlüğümüzü kaybettik.

bak ben de anlatamıyorum, düzgün cümleler kuramıyorum. anlıyorsundur, boşlukları kendince dolduruyorsundur. başkaları anlamasa da olur.