öyle bir esti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öyle bir esti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2013 Perşembe

Iron Maiden'dan Başlamak

Uzun zaman önceydi. Bir gece ansızın yazasım geldi. Yazmadım.
Gözlerim kısık, elimi avını yakalamaya çalışan bir yırtıcı kara hayvanı gibi kılavyeye uzatmışım,  aklım biraz havada, kafamın içindekileri denetleyemiyorum. Yazmak için bütün koşullar uygun. Yazmıyorum.
Çünkü neden yazayım noktasında takılıyorum, ne için yazayım?
Sanki bir cevap varmış gibi, olsa da tatmin edermiş gibi, Sanki hep bir nedenim olmuş gibi, hiç yazmamışım gibi, yazmamak gibi bir lüksüm varmış gibi. Hep sanki.
Yazmayınca olmuyor.

Hayatımın gidişatı, beni sevdiğim alışkanlıklarımdan alıkoyuyor gibi görünebilir. Gidişat, sıradan fakat eskisine göre hayal bile edemediğim günleri alışkanlık haline dönüştürüyor. (Heyhat! diyeceğim yere daha gelmedik mi?) Yazmak biraz dışarıda kaldı bu yüzden. Başka işlere kapılma, başka heveslere tutulma eğilimleri baskın hale geldi. Heyhat bu yüzyıl geçti gitti.

Yazmayınca olmuyor. Unutmayayım (bari, en azından, bunun için) diye yazmayınca olmuyor. en az, için, diye, neden?

Iron Maiden'la yüzyüze gelmeden öncesi var. Gidemediğim birkaç konser. Depeche Mode çok önemli. Gezi. Iron Maiden'dan sonra Roger Waters'lı harika gece. Gece eve dönemediğimizden yaşanan ilk metrobüs deneyimi. İç içe geçmiş insanlar, postmodern sanat, postyaşam denemeleri.

Yurtdışı seyahati. Başka türlü bakış, baktığım yerde güzellikler arayış, aradığımı bulamayış, ama görmediğimi görmeye başlayışım. Ay yükselmiyor, aslında biz alçalıyoruz. Biz, dünyalılar, Dünya nereye giderse oradayız, evrenin tesadüfi bir zamanında, tesadüfi bir uzamında, dünyadan kopan bir parçanın dünya etrafında döndüğünü sanıp yaşıyoruz. Ve tabi bir zamanlar güneşten koptuğumuzu, savrulduğumuzu, istesek de kavuşamayışımız düşünmeden..
Dünyanın maviye dönüşü. Sarıdan maviye. Ne büyük dert olurdu, dert lazım olduğunda.

O dünyanın da Türkiye'sine. Tesadüfen tabii. Yazsam olmaz şimdi. Nasılsın? İyiyim, sen?
,,,

Neyse, nihayetinde bütün yollar Galata Kulesi'ne çıkıyor. Dünyanın neresinde bir sokak varsa güzel, Galata'ya çıkıyor.

.
Filmler. İf, İstanbul Film Festivali, Filmekimi.
Sergiler, müzeler, bienal.

kitaplar, dergiler, kitapçılar.
çay kahve hazzopulo karaköy fıccın yemek kulübü çiya
kediler. Galata, istiklal.
kahvesizlik, evsizlik, kadıköy.
ümraaaaniye.
koşa koşa film, yayıla yayıla,
yanındaki fazla konuşa konuşa.
.

Oturup yazsam, yazmasam, . ?
Iron Maiden'la bitirmek.



Iron Maiden - Brave New World

22 Temmuz 2013 Pazartesi

bir sözden yola çıkarak gelinebilecek bir noktaya böyle geldim

Ece Ayhan, İkinci Yeni şiirini "yorulan bir şiirin ayak değiştirmesi" olarak nitelendirirmiş.

“Yorulan bir şiirin ayak değiştirmesi

Ala ala hey! Artık şarkı olacak
Şiirin döndermesine genç hallaçlar ve
Kuşbakışlı çocuklar karşılık veriyorlar
Salarak gürlüklerine göğün uçurtmalar, hurra!”


hhgheyterebe. bir yazıya başlamak bazen zor geliyor. o halde başlamasam daha mı iyi? bazen zorunluluk duyuyorum yazmaya karşı, başlamak zor diye vazgeçme rahatlığına eremiyorum. yazmazsam gidip uyumam gerekiyor (aklıma ilk bu geliyor.) "bu(?) kapı"yı bir şekilde kapatmak adına ya yazmam ya da günü bitirme provası olarak görülebilecek gün ortası uykularına sığınmaktan başka bir de kafamı boşaltmaya yarayabilecek ne gelirse akla onları yapmaktan başka aklıma pek bir şey gelmiyor. gelmiyor aklıma bir gelmeyen bir aklıma. "şey". 

Ece Ayhan'ın ikinci yeni şiiriyle ilgili söylediklerini, hakkında yazmak isteğim konuyla -sapma'yla- ilgili bir çıkış ararken buldum. Daha doğrusu söze nasıl başlayacağımı yine bilemediğim için yazmak istediklerimi merkeze alıp yarım yamalak hatırladığım bazı okunmuşları tekrar okumak istedim. Evet, odaktan ayrılmayarak alakasız şeyler okuyup anlatmak istediklerimle ilişkilendirebiliyorum - birçok insanın farklı şekillerde yaptığı gibi! 

sorun şu: bazı insanlar şiir gibi konuşmaya çalışıyorlar. yüksek şiir, çok kolay fark edilir şekilde, yoğundur ve çok-anlamlıdır. okuyanına yeni tasarımlar oluşturma imkanı sağlamaya çalışır ve çoğunlukla da başarır (yüksek şiir dedim özellikle). yeni anlatım biçimleri kazandırır. (bahsettiğim şiir elbette bu kadar değil - bilinçli olarak indirgedim.) (açıklamalar yapmaya zorunlu hissedip durmam mahalle baskısından)

insanların şiir gibi konuşmalarında ne gibi bir sorun var? şiir dili gündelik dilden epey farklı. yani sıradan bir konuşmada çeşitli sapmalar kullanılması anlaşılmayı güçleştirir. şiirin yazımı aşamasında geçen süreyle anlık bir konuşmanın oluşturulma süresi arasında yıllar kadar fark var. çeşitli nedenlerden ötürü konuşanın ifade etme yetkinliği şairin şiirindeki ifade gücünün yanında  çok basit kalacaktır (konuşan şairse bile - konuştuğunda "bence" bir şair olmaktan çıkıp konuşmacı olur o). o yüzden sorundur günlük, kolay tüketilebilir ve akılda çok az kalması beklenen sözler üretenlerin çabası. bunu çözmek için; kolay anlaşılır bir dil kullanmaya çalışmayı, kısa cümleler kurmayı, sözü eveleyip geveleyip karmaşıklaştırmaktan kaçınmayı öneriyorum. en çok da kendime. 

bunları anlamsal sapmalarla dolu konuşmalardan hiçbir sonuç çıkaramadığım için yazdım. tabii ki yine kendime - kendi anlayacağım şekilde - bencilce. böyle olması elbette başkalarının benimle ilgili fikir üretmesine engel olmamalıdır. (demek istediğim okuyabildiklerinin kıymetini bilmeli herkes - okunmasına izin verilenleri okumak çok ayrıcalıklı gelir bana. bu yüzden yazan çizen insanlara gerekenin dışında fazladan saygı duyuyorum.)
--------------------------------------------------------------
bir de şarkı:

Thirty Seconds To Mars - Northern Lights